6 Mart 2014 Perşembe

Esenyurt, Şehitler, Medya, Çarpıtma!


Radyolar, televizyonlar (medya), MHP Esenyurt Seçim Bürosu’na yapılan saldırıyı “karşıt görüşlü bir grup” olarak adlandırmaktalar. Anlaşılan nedir bu tanımdan? Görüşleri birbirine karşı olan gruplar çatıştı, silahlar kullanıldı ve bir kişi öldü, 7 kişi yaralandı. Bu anlaşılıyor. Peki, böyle mi oldu? İnsanlar fikirlerini tartışıyorken, bir tarafın kaldıramadığı diğerinin fikrine karşılık silahlarını mı çekti? Böylece karşılıklı silahlar çekilerek savaş mı çıktı? Ve bu savaşta ölenler-yaralananlar mı oldu?

Eski bir alışkanlık, tarihi geniş dalkavukluk örneğidir belirtilen. İktidarın menfaatlerine halel gelmesin, dolayısıyla kendilerinin de, söylenilenin ‘yalan’ olmasında bir sakınca yok.

Felsefeciler, “her kolay anlatımda bir çarpıtma vardır” derler. Doğru kabul edersek bu yargıyı, ‘karşıt görüşlü kişiler’ gibi kolayca anlatılan fikir, haber ve yorumlardan sakınmalıyız, şüphelenmeliyiz. Araştırma yapılmadan, emek harcanmadan ya akıllarına geldiği gibi kendi zihinlerine uygun yorumlarla, ya da ellerine verildiği gibi efendilerinin amaçlarına hizmet eden yorumlarla sunulan, asparagas bir haber-yorumdur. Bu yorumda bırakın gerçeği bulmayı, inandığınız, ap-açık bildiklerinize bile inanamaz olursunuz. Belli ki, gerçeği, gerçekliği çarpıtma çabaları vardır.

“İnsan zihni dış gerçekliği kendi zihnine adapte ederek, yani ister istemez çarpıtarak anlayabilir ve üstelik çarpıtmanın yönü ve miktarı hakkında hiçbir fikre sahip olamaz. Çünkü bunu becerebilmesi için kendi zihninin dışına çıkarak kendisine objektif bakabilmesi gerekir. Dolayısıyla siyasal gerçekliğe ve tarihe yüklediğimiz bütün yasalar/yakıştırmalar aslında üretme konusundaki sorumluluğumuzu başkasına havale ederek yaşadığımız kendi iç kaçışlarımızdır.” (Mehmet Ali Güveli, 17 Şubat 2009, Yeni Şafak)

Kerem Doksat Hoca bu durumu, derin bir hastalık, ruh bozukluğu, psikolojik vak’a olarak ortaya koymaktadır. “Çarpıtma (distortion): dış gerçekliğin, realist olmayan megalomanyak fanteziler, omnipotans eğilimleri, kendini tatmine yönelik hezeyanlar temelinde değiştirilip çarpıtılarak, iç ihtiyaçları karşılayacak şekilde yeniden şekillendirilmesi, öyle idrak edilmesi şeklindeki narsisist bir mekanizmadır. Hafif derecede, basit distorsiyonları ara sıra normal ve nörotik insanlar da kullanırlar ama ağır ve sürekli haller genellikle psikotik süreçlerde görülür”. (Kerem Doksat, 4 Mart 2012)

Görevleri, gördüklerini, algıladıklarını olduğu gibi, yoruma hacet duymadan bizlere aktarmak olan gazeteci milletinin, çarpıtma, bozma işleminden sonra haber sunması iktidar gücüyle çatışmaya girmemek saikiyle yapıldığını düşünmekteyiz. Gazeteciler, gazetecilik faaliyetinin dışında, bankacılık, sanayicilik, turizmcilik, ticaret ve müteahhitlik işleriyle iştigal ettikçe, bizlerin de doğru, tarafsız, hür haber okuma imkânlarımız sınırlı olacaktır. Ağır ‘psikotik süreç’ yaşadığımız içinde bulunulan günlerde, haber verenlerin bu ağırlık içinde, ağır depresif ruhsal hastalıklar yaşadığını düşünmekteyiz. Yalan, durup dururken, kolayca söylenebilecek bir durum değildir çünkü. Büyük hastalık belirtisidir ve umarız, milletin tamamı bu hastalığa yakalanmadan (çünkü saridir) yaşanılan süreç atlatılır.

27 Ocak tarihli gazetelere intikal etti. Melih Gökçek “Suikastlar olacak” diyor. Kendisine de suikast yapılabileceğinden dem vurarak, oğullarına ve yakınlarına vasiyet bıraktığını, bu vasiyetinde “Türkiye’de karanlık bir düzen oluşturmaya çalışanların şifrelerini” bıraktığını anlatıyor. Kesin yargılarla anlatılan bu vasiyetin, MHP bürosuna yapılan saldırı da dikkate alınarak, Mahkeme’sinden celp edilerek ve Melih Gökçek de tanık olarak dinlenip, millete anlatılması gerekmektedir. Vasiyetinde suçladıkları kişi veya kurumlar mahkeme huzuruna çıkartılmalı ve gerçeğe ulaşılmalıdır. Yoksa Gökçek’in de, ağır depresyon yaşadığı sonucuna varırız. Vasiyetinden bahsettiği gün bir Muhalefet Partisinin seçim bürosu kanlı baskın yemiştir. Bazı grupların Türkiye içinde suikastlar yapacakları geçen haftalarda basına da yansımıştı. Gökçek’in vasiyeti, PKK, Taliban, DHKPC gibi terör örgütlerini açığa verirse ki, devlet güçleri onların üzerine gider ve büyük felaketler önlenmiş olur.

Hasılı, Esenyurt baskını, karşıt görüşlü kişilerin birbirleriyle kavgası değil, eli kanlı PKK veya DHKPC veya Taliban örgütlerinden birinin (ortaklaşa da olabilir), MHP’li ve Ülkücüleri savaşa, çatışmaya, devlete karşı gelmeye sürükleme çabalarıdır.

Bu oyuna gelinmeyecektir.

Veya;

Yolsuzluklar örtülemeyecektir.


NOT: Saldırıda şehadet şerbetini içen arkadaşımız Cengiz Akyıldız’a rahmet, ailesi ve camiaya başsağlığı ve sabırlar, yaralılara acil şifalar diliyorum.

2 yorum:

  1. TC Semra Özyılmaz:
    BİZ biliriz mahpusların hasını zindanların yasını,
    .. ve BİZ biliriz soğuk su altında joplanmasını...
    oysa siz, geceleri köşe başı kaldırımlarında kahpe kollarında sızarken...
    ALLAH'a küfredenlerin önünde ıslık çalıp gezerken..
    BİZ ALLAH dedik , VATAN dedik,
    Binlerce kez öldük...
    ve BİZ bu ÜLKÜ uğrunda ,
    BAYRAĞA KAN TOPRAĞA BİR NESİL VERDİK...

    "Kardeş yahut arkadaş diye evleri,
    Ocakları dağıtılan ÜLKÜ DEVLERİ,
    Selam size!Üstünüzde bütün bakışlar,
    Bir gün olur,tarih sizi elbet alkışlar." H.Nihal ATSIZ.

    YanıtlaSil
  2. Mehmet Kınacı :
    A KANAL'ın yönetici ve çalışanlarının toptan "TALİHSİZ BİR KAZAYA" kurban olmalarını cenabı Allahtan niyaz ederim....Allahım,bu arkadaşları "TALİHSİZ KAZA"n ile ödüllendir.....Keremine sığınıyorum.....
    Saraycıklı Uysal "KEFENLE ŞOV YAPMAK KAHPELERE ve ONUN BUNUN ÇOCUKLARINA;
    ONU GERÇEKTEN GİYMEK YİNE ÜLKÜCÜLERE DÜŞTÜ....!!!!

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...