29 Mart 2014 Cumartesi

‘Devlet Adamı’na Hatırlatmalar


Devlet adamı, iş adamı, ilim adamı… Tanımlar arası kavgalar, anlaşmazlıklar yaşanıyor. Dünya yeniden tanzim ediliyor sanki. Eski bir yapı yıkılmış, hiç bilinmeyen yöntemlerle Mimar yeni bir inşaatı yapıyor. Amerika’yı yeniden keşfediyoruz. Aya yolculuk var, Merih’te koloni kuruyoruz.

Devlet adamı kötü de olsa ara-sıra kanunlara bakar, hukukçu danışmanlarına –‘şu iş nasıl olur inceler misiniz’ talimatı verir, gelen sonuçlara uymaya çalışır.

Devlet adamı kötü de olsa, devletin adamı olduğu ara-sıra da olsa aklına gelir.

Yalan söylemeyeceksin, kandırmayacaksın ki, sana da yalan söylenmesin, seni kandırmasınlar.

Kötü de olsan, ara-sıra da olsa Devlet adamı olduğun aklına gelsin ki, ardında 80 milyon kişinin olduğu, onların hazinesinin sana teslim edildiği, onların güvenliğinden birinci dereceden senin sorumlu olduğun…

Aklına gelsin.

Gelsin ki; “Güneş dünya için ne kadar gerekli ise devlet de halk için o kadar gereklidir. Nizam’ül Mülk, ‘İnsanlar onun adaleti içinde yaşasınlar, emin olsunlar, daima devletin bekasını istesinler diye, dünya işlerini ve Allah’ın kullarının huzur içinde yaşamasını ona tevdi eder, fesat, karışıklık ve fitne kapısını ona kapatır’ diyerek hükümdara Allah tarafından verilmiş olan görev ve sorumlulukların genel bir özeti yapılmıştır.” (Yavuz Altınöz, Siyasetname ışığı altında Türk Hâkimiyet Anlayışı, Yüksek Lisans Tezi)

Gelsin ki; Ahmet Cevdet Paşa’nın bildirdiği gibi: “Devletin temel işlevini ‘adalet dağıtmak’ olarak gören Cevdet Paşa, bunun için özellikle hukukun üstünlüğünün, kanunların herkese tam ve standart bir şekilde uygulanmasının hayati önemini vurgular. Bundan herhangi bir sapma, dönülmez bir ihtilali başlatır.” (Son Osmanlı Düşüncesinde Adalet, Bedri Gencer)

Gelsin ki; Devlet denince, devlet adamının akla geldiğini unutmayasın.

Gelsin ki; kendi gelişimini zekâsının kıvrımlarından üreten iş adamıyla, devlet adamının arasındaki farkı hatırlayasın. Orta çağın donmuş ahlak nizamının, gelişmişlik düzeyi asırlarla ifade edilen modern ve zamanımızın ahlakı ile güzelleşmek gerektiğini de anlayabilesin. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler felsefesinin, bir kaos, bir zulüm olduğunu bilebilesin.

Gelsin ki; bütün dünyanın kabul ettiği yolsuzluk tanımının, yeniden tanımlanmasının gerekmediğini anlayasın. Sosyoloji bilimindeki hiçbir tanıma sığmayan ve ilim adamlarının güldüğü millet tanımını yapmaya gerek olmadığını bilesin.

Gelsin ki; denetimin, devlet işlerini yapanların önüne engel olmak değil, devletin işleyişine yardımcı olmak olduğunu idrak edebilesin.

Gelsin ki; halkın küçük ama zaruri ihtiyaçlarını bila bedel dağıtmanın, ‘sosyal devlet’ ile hiçbir ilgisinin olmadığının idrakine varasın.

Gelsin ki; inşaat sektörünü canlı tutarak, istihdamın geçici süreli yükselmesinin bir mana ifade etmediğini anlayabilesin. Çünkü yaptığın inşaatlarda kullandığın malzemelerin yüksek oranda ithal malzemeler olduğunu sen bile bilmiyorsun. Aklından çıkmasın ki, ilk yapılması gereken o inşaatlarda kullandığın malzemelerin yerli üretim ile yaptırılması, istihdamın gerçek büyümesini de sağlayacaktır.

Gelsin ki; her şeyi bilen kişinin aslında hiçbir şey bilmediğini anlayabilesin.

Ululardan bir Ulu, mükemmel insanı tasvir ederken şunları söyler: “Siyasette, ilerleme, adalet, danışma ve fazilete dayalı düzenleri takdir ve teşvik eder. Devletin, insana bir Allah emaneti olduğunu bilir ve her işi ehillerine tevdi eder. Böylece insanları idarede hakkı, hukuku gözeterek, toplumda refahı sağlar”. İmdi, bu sözleri dikkate alarak düşün bakalım, kendini nereye oturtacaksın!

Gece uykuları sana haramdır. Gündüz dinlenmeleri sana suçtur.

Ya anlatıldığı gibi olursun, ya da çeker gidersin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...