Olanları birlikte
izliyoruz. Kimsenin kaçacak bir yeri yok, kimsenin olanları çarpıtacak,
gizleyecek hali yok. Yalanlarla başlanılan, dolanlarla kotarılan, adeta bize,
Türkiye’mize yabancı bir devletin kuruluş aşamalarını çoktan geçtik. Son 300
yıldır yapılan hoyrat saldırıların semeresini almak üzereler. Öyle
zannediyorlar, sonuna geldiklerini düşünüyorlar. Bu itibarla devlete bir isim
bile verdiler, artık koro halinde aynı ismi telaffuz ediyorlar. ‘Yeni Türkiye.’
‘Derin Türk Aklı’ ismini verdiğimiz, sert kayaya
her çarptıklarında, devir devir karşılaşmamıza rağmen, önümüze hiçte alışık
olmadığımız yeni senaryoları koyuyorlar. Biz aşılıyız dedikçe de saldırı
bombardımanının şiddetini artırıyorlar. Tınmadığımızı gördükçe çıldırıyorlar ve
şiddetini artırdıkça artırıyorlar. Bir yandan kendileri zevk karışıklığı
yaşarken, bir türlü de çözemiyorlar, nasıl bu kadar tahammül gösterdiğimizi.
Tanıdıklarını sanmalarına karşılık, yeni hususiyetlerimiz gün yüzüne çıktıkça
dişlerini sıkmaktan, çenelerinin kırıldığını bile fark edemiyorlar.
Vız gelir, tırıs gider. ‘İkinci İstiklal Savaşı’
bile dediler. Bu savaşta, kendilerinin de karşı güçlerin kumandan mevkiinde
oturduğunu unutarak!.
Evet, bu savaş bizim
savaşımız.
Değerlerimiz törpülendi,
inançlarımızla alay edildi, ekonomik varlıklarımız yağmalandı, millet olarak
değer atfettiğimiz ne kadar ulvi yapılarımız varsa, ‘fetiş’ seviyesinde
servisler yapıldı, adımızı kullanmamıza bile izin verilmedi, neredeyse ‘Türküm’
diyenlerin tutuklanıp, cezaevlerine tıkıldığı günleri yaşadık.
O günleri, yükseklerden bir
zat-ı muhterem tarif ederken, “Türkiye
bağırsaklarını temizliyor” dedi. Bu küfrü edeple,
rikkatle karşıladık, dudaklarımızdaki tebessüm kahretti onları. Bizim en büyük
silahımız sabrımızdı. Sabrımıza karşılık, sahnede oynan oyunda her perde
açılışında yeni planlarını sürdüler seyircinin gözüne. Bir eksiklikleri vardı
ki, oyuncuları acemiydi ya da, ‘Derin
Türk Aklı’ oynanmak istenen her oyunu boşa çıkardı.
Akıl erdiremedikleri bir toplumsal dayanışma, çatışır gibi görünse de fikir
birlikteliği inanır gibi değildi. Her seferinde sert kayaya çarptılar.
Devleti tüm kurumlarıyla
zafiyete düşürmek, kaleleri tek tek zapt etmek yerine ana kaleyi ele geçirerek
son darbeyi vurma eylemine geçtiler şimdi. Devletin direği adalet sistemiyle
oynama, yerle bir etme planını iki yıl kadar önce uygulamaya koymuşlardı.
Sistemin ürettiği adalet, fakir, fukaraya, arkasıza farklı, üsttekilere farklı
kararlar ortaya koyunca, milletin adalete güveni sarsıldı. Çıkan kararlar
birilerinin istediği yönde olunca, devlete güven de azaldı. Şimdi öyle bir şey
yapılmalıydı ki, son darbe devleti yıkmalıydı. Adaleti tesis edecek kurumu,
kendine yardımcı olan kurumla çatışmaya soktular.
Eğitim sistemi çoktan yara
almıştı, sağlık sistemi niye tahsil edildiği belli olmayan paralar nedeniyle
zaten güvenini iyice yitirmişti. Türk silahlı kuvvetlerinin gücünün ve
yetkilerinin elinden alınmasıyla, silahlı çeteler, yol kesen eşkıyalar halka
büyük korku salmaya başlamış, eli sopalı çete artıkları sokaklarda rahatça
elini kolunu sallayarak gezerken, hakkını aramak için meydanlara çıkanların
ölüm tehdidi altında kalması, zehirli gaz bulutları içinde bırakılması devletin
de halktan yana, haktan yana değil, gücü elinde bulanandan yana tavır
sergilemesi insanlara kanıksatılınca, artık devletin elden gittiği iyice halk
tarafından anlaşılmış oldu. Veya buna inandırıldı. Devleti idare eden kurumlara
ehliyetsiz, dirayetsiz kişileri yerleştirdiler. Bir bankanın en üst seviyesinde
görevlendirilen bir kişinin evinde bulunan çok büyük para için, “bankaya yatırsaydım sorun olurdu” demesi
kadar devleti düşürdükleri durumu anlatan bir cümle daha olamaz.
Sadece bizim ülkemizde
değil, etrafımızdaki tüm komşularımızda meydana getirilen kargaşanın söylediği
şudur; topyekun saldırıya geçtik, cepheyi
genişlettik, gücünüzü iyice sıfırladık. Yapabileceğiniz bir şey yok! Şimdi
söylediklerimizi yapmak, istediklerimizi vermek zorundasınız.
Bu olumsuz resmi büyük
koalisyonun ortakları birlikte yaptılar. Gördüler ki, ne yaparlarsa yapsınlar
birliği bozamıyorlar, dayanışmayı zayıflatamıyorlar. Tecrübe alanlarını
genişletmek için yeni oyuna, koalisyonu bozarak girecekler. Çatışıyorlarmış
gibi yaparak deneyecekler. Çatışacaklar ki, diğer gruplar içine rahatlıkla
nüfuz etsinler. Yeni güç birliği, yeni koalisyonları tecrübe etsinler.
Yönetilemez bir devlet ve
yönetemeyen devlet yöneticileri.
Sesi kısılmış muhalefet.
Yalnızlığa itilmiş millet.
Şimdi oyunda sıra budur.
Sonuçta “Devlet Yıkıldı”
dedirtecekler.
Ümidimi hiç yitirmedim.
Eminim, derin Türk aklı bu sığ oyunu da bozacak ve avuçlarını yalayacaklardır.
Türüdüzade Abdurrahman Biçer:
YanıtlaSilOnların anlamadıkları ve hatta anlamaları hiç mümkün olmayan şey:
"Maşeri Vicdan" "Hissi Kablel Vuku" gibi Allah Vergisi iki manevi iletişim aracına sahip Türk Milleti'nin İSTİKLALİNİ perşinleyen İSTİKLAL MARŞI nın ilk iki satırının derinliklerinde gizli...
Onlar tüm Tarih boyunca olduğu gibi avuçlarını yalamaya devam edeceklerdir...
Adolf Hitler ne diyordu?...
"Yeryüzünde bir tek Türk kalsa O; devletini kurar ve intikamını alır..."
Türkiye Cumhuriyeti Candan Nurgül:
YanıtlaSilMahmut Emin bey o kadar net anlatmışsınız ki evet her şeyi , her şeyi denediler, ama olmuyor olmuyor ...Bu topraklar uğruna nice şehitler verildi bizler bıraksak şehitlerimiz bırakmaz. Topraklarımıza sahip çıkamayacaklar.!