31 Ocak 2014 Cuma

“Boksör”


“Boksör” konusuna taktım şimdilerde. Ringde iki silahşor vardır amaçları olan. Her ikisinin de idarecileri, teşyi edicileri, destekleyicileri vardır. Haa, bir de hakem heyeti vardır. Ayrıca ortaya bir de altın madalya konulmuştur. Madalya, kazanana verilecektir. Amaç, madalyayı almaktır.

Sondan başlayalım, madalya ‘halifelik’ olsun, hakem heyeti Avrupa ve ABD’den müteşekkil, destekleyicileri hep olduğu gibi yurt içinden seçilmiş, sen, ben, o ve bizim oğlan. Aslında teşyi ediciler de bunlar, yani bizler, üstelik paramızla gönüllü olarak destek vermeye devam ediyoruz, idarecilere gelince, onlar hakem heyetini kuranlardır, aynı isimlerden müteşekkil, sıra geldi silahşorlara, bugünlerde silahlar çekilmiş vaziyette, kimi zaman cemaat, kimi zaman hizmet diyorlar, karşılarında ise 11 yıldır olduğu gibi iktidar mensupları.

Çatışma konusu, şöyle uyduruldu:

Dershaneler, okullar, kızlı erkekli… Falan, filan gibi suni uğraş meseleleri.

Kazanmanın şartı, boksörlerin hayatlarını idmanlara vermesidir. Çalışmak daima kazandırır. Çalışmadan yatan, kış mevsiminde oynamaya davet edilen ağustos böceği misalidir. O daima, kazanamamayı komplo teorilerine bağlayacaktır. Çalışmadan yaz boyu çalıp söylediğini unutup, suçu başkalarına yüklemektir.

Çalışmak nedir?

Rutinden bahis işimiz değil, o yapılması mecburi işlemlerden. Çalışmak, rutin dışı gelişen, yeni ufuklara yelken açmaktır. Bilinmeyen sınırların keşfi yoksa hayatınızda, çalışmıyor, uyuyorsunuz demektir.

Yeni Anayasanın yapılması için, Anayasa komisyonu kurdular. Komisyon kuruluş aşamasında muhalefet partilerinin, bu komisyona üye vermelerini şiddetle eleştirmiş ve AKP ve PKK’nın (BDP) ne halleri varsa görmelerinin gerektiğini belirtmiştik. Bu bizim o günkü inancımızdı. Sonuçta, muhalefet üyelerini verdi ve iki yılı aşkın süre çalıştılar. Ivır zıvır maddeler üzerinde anlaştılar. Esasa gelince, bir madde de bile anlaşamadılar. Sonuçta iktidar partisi masadan kalkmak zorunda kaldı. Komisyon dağıldı. Sonuç: Bizim başta dediğimiz yere iki yılda vardılar. Olsun. Geç olsun da güç olmasın cümledeki manaya inanırız.

Bu açıklamayı neden verdik? Önemlidir. Önemlidir, çünkü rejimi değiştirmeye söz vermiş olmalılar. Beceremeyince masadan kalktılar. Söz verdikleri güç ise, hesap sordu. Bu arada da, dershaneler gündeme gelince, fırsat, bu fırsat denildi.

İki yıl kadar önce, okyanus ötesinde mukim Zat-ı Muhterem’e artık Türkiye’ye gelmesi bizzat Başbakan tarafından rica edildi. Çünkü ortada gelmemesi için bir sebep kalmamıştı. O zatı, yerini terk etmemesi yolunda ilgili güç ikaz etmiş olabilir. Oysa memleket hasreti çektiği, gözyaşları ile defalarca anlatılmıştı kendi yayın organlarında. Niye gelmiyordu? Niye gelemiyordu?

Evet, gelmesinin tek şartı vardı. Türkiye’nin rejimini değiştirmek ve ülkeye ‘Halife’ olarak gelmek.

Kendisine bu söz verilmiş olmalı. Bu sözü kendisine verenler de, her türlü talep karşısında fikirlerini beyan etmişler ve oralarda kalmasını temin etmişlerdi.

Anayasa değiştirme çalışmaları, hedefe varılacak yolda olması lazım gelen temel çalışmaydı. Güveniyorlardı. Yapabilirlerdi, üstelik sayısal üstünlükleri de vardı. Birilerine özerk devletçik, diğerine başkanlık ve 1978 yılında İran’da Humeyni’ye yaptıkları gibi, İslam Halifesi’nin Türkiye’ye dönüşü… Olmayacak işlerden değildi. “Kürdistan”ın oluşturulması da, amaçlarına iyice yaklaştırmıştı…

Lakin:

“Derin Türk aklına” bir daha yenildiler.

Türk, kurmay zekâsı bir daha üstün geldi.

Yenildiler.

Sıradan, lüzumsuz bir konu üzerinden kriz çıkartmaya koyuldular. Çıkartılan kriz, milleti ırgalamadı bile. Milletin basireti bir kez daha yendi düşmanı.

Şimdi pişmanlık içinde yanıyorlar.

Ortaya, din, iman gibi konuları dökerek, ağlamaklı beyanatlarla evlad-ı vatanın kalbine bir daha girmek istiyorlar. Uyanık olarak, karşı durmaya devam edilirse bilinsin ki, bir daha yenilecekler.

Ağzı burnu kan revan içindeki boksör ringden inerken, kameralara doru söyleniyordu:

- Bu iş daha bitmedi.

Buyurun, yine bekleriz.


(16.12.2014 tarihinde haberiniz.com.tr sitesinde yayınlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...