Yazının başlığı, biraz
garip düşmüş olabilir. Kibir ile dağ da delinir miymiş? Hani derler ya
kibrinden burnu göğe erecek, işte dağı da burnuyla delecek.
Her şeyleri güzel maşallah,
eğri olan, eksik olan hiçbir işleri yok. Güzel başlayıp, güzel bitiriyorlar.
Bunların, kendilerine seçtikleri olumsuzluklar bile anlatılıyorken güzel.
Gerçi, kendileri yakıştırıyor, yandaşları peşlerinden koşturuyorlar.
Son ifade şu:
Türkiye’nin Ortadoğu’da
yalnız kaldığı iddiaları olmuş. Bunun üzerine Tayyip Erdoğan’ın Dış Politika
Baş Danışmanı İbrahim Kalın şöyle söylemiş: “Türkiye Ortadoğu’da yalnız kaldı
iddiaları doğru değil, ama bu bir eleştiri ise o zaman söylemek gerekir: Bu, değerli yalnızlıktır.” Tabi, burada
kalmadı, hükümet yetkilileri, yandaş yazarları ağızlarında sakız ettiler bu
lafı. “Değerli Yalnızlık”. Kibir dediğimiz de bu.
Kendilerine iltifat
sözünde, kibir de vardır. “kendilerini övme de üstlerine yok.” Yahu bırakın
sizleri başkaları övsün. Bu işleri biz biliriz, biz yaptık, biz yaparız.. Bu
“değerli yalnızlık” lafı da bu kabilden bir söz. İyi, peki siz değerli olun.
Bizler değersiz. Sadece bizler değil, sizlerden başkası herkes değersiz. “(Bunu bildiriyoruz) ki elinizden kaçana üzülmeyesiniz ve size
verdiği ile de sevinip şımarmayasınız! Allâh çok övünen kibirli hiçbir kimseyi
sevmez!” (Hadiyd/23)
“Bir türlü geçiremedim yalnızlık serüvenlerini”
diyerek, dostlarına, yakınlarına, sevenlerine sitemlerini yollayan Sezai
Karakoç üstadın Monna Rosa’sından iki paragraf hediyemiz olsun ve düşünsünler
bakalım, sigara külü yalnızlığı nedir?
Ve yalnızlık, sigara külü
kadar yalnızlık!
Ve toprağın rüyaya yılan gibi
girişi.
Sana da, Monna Rosa, taş
bebeği bıraktık,
Ellerinde kılçıklı balıkların
bir dişi.
Senin hâtıran gibi büyük,
yeni, karanlık;
Senin hâtıran kadar Allah ve
şeytan işi…
Ve yalnızlık, sigara külü
kadar yalnızlık!
Bugün yalnız yağmura tahammül
edeceğim;
Ta boğazıma kadar çıkan deli
yağmura.
Tüyüme horozdan çok itimat
edeceğim,
İtimat edeceğim şu belâlı yağmura.
Ruhumu bayrak yapıp ben
teslim edeceğim
Asılmış bir adamın iki eli
yağmura.
Bugün yalnız yağmura tahammül
edeceğim.
MONNA ROSA
Sonra da kendi
yalnızlıklarının içinde, derin düşüncelere dalmalarını salık veririm.
Oysa her yalnızlık bir adım
yaklaştırmalı hedefe, her yalnızlık istenen ve aranması gereken an olmalı iken,
niyedir bu sıkıntı? Erenler şöyle söylemişlerdir: “Topluluk içinde yalnızlık: Dışı halk ile, içi Hakk ile olmak.
Başkalarının yanındayken bile, saki halvetteymiş gibi, dikkatini manevi halinin
korunmasına toplamak”. Biz böyle anlarız yalnızlığı efendi.
Ve tarif edilen yetim o kişidir. Yetim yalnızdır ve çok ulvi bir makamdır
bilenlerce.
Yoksa mağrurlanarak nutuk
irad edip, gerdan kırarak atıp tutmak, sizi yalnızlık sandığınız batağın içinde
büyük burunlu olmaya doğru iteleyen felaketler zinciridir.
Nitekim Kur’an’ı Kerîm,
Mu’min Suresi 35. Ayette şöyle buyrulur:
“Onlar ki kendilerine gelmiş reddedilemez bir delil olmaksızın Allâh’ın
işaretleri hakkında mücadele ederler… (Bu durum) hem Allâh indinde ve hem de iman edenlerin
indinde şiddetli gazaba sebep oldu… Böylece Allâh, her kibirlenen zorba bilinci
kilitler.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder