Ölüm;
İki dudak arasında, iki
hecelik hadise,
Nefes aldın veremezsin,
verdin alamazsın.
Adını ölüm koymuşlar;
Adını ölüm koymuşlar;
Hepsi bu.
Ne yaptın dersen?
Yedim, içtim, gaz yapıp,
rahatladım.
İşte benim hayat hikâyem.
Ne boş, ne heva bir hayat!
Yok, öyle deme.
Malım mülküm de oldu,
Şanım şöhretim de.
Hiç gitmeyeceğim sandım dı…
Paramın gücüyle, en iyi
doktorlar ilgilendi.
Çevremin haykırışlarıyla
tabut içindeyim şimdi.
Ağlayanlar var, gülenler var
arkamdan.
Her ikisi de yakınlarım
benim.
Olsun.
Ben hatayı, dünyadayken
yapmışım.
Ölümü düşünmeden, hiçliği
bilmeden yaşamışım.
Günahı işleyen, ceremesini
çeker demişlerdi.
Benim günahım.
Allah’ı unutmak olmuştu.
Hatırlatanlar olsa da,
Evet deyip geçmiştim, hiçte
önemsemeden.
Oysa gönderilmek dünyaya,
Bir nimet imiş.
Şimdi anladım.
Bir daha mümkün olsa bile
diyemiyorum.
Bir Hakk’ı kullanmak,
Başka Hakk’ın kullanmasına
mani değilse de,
Artık,
Yüzüm yok. Bir daha talep
etmeye.
Şimdi razıyım olacaklara.
Eğdim başımı gecikmeli de
olsa.
Bir öğüt olsun kalan
dostlara.
Baş, dünya da eğilmeli.
Padişah karşına çıkınca,
Ne yapacağın besbelli.
Abdurrahman Biçer :
YanıtlaSilMutlak olarak...
Son nefesini vereceksin ve sonra bir daha nefes alamazsın...
Murat Alparslan Tekoğlu :
YanıtlaSilDoğduğunda herkes gülerken sen ağlıyordun; öyle bir yaşam sür ki, öldüğünde sen gülerken herkes ağlasın!