1 Ağustos 2013 Perşembe

Mursi, Baradey ve Bizimkiler


Beşar Esad düşmanlığının başlatılmasıyla, kimsenin haberinin bile olmadığı, kesilen (kesilecek) ağaçların korunması adına, faaliyete geçen ‘Gezi’ protestocularına, sabaha karşı, o insanlar mahmur bir haldeyken polis saldırısının yapılması, çadırlarının yakılması arasında aynı telaş ve acelecilik etkisi görülmektedir. Mursi’ye yapılan darbe ile Gezi eylemlerinin kendisine yapılacak muhtemel bir darbenin aynısı olduğunun düşünülmesinde de aynı telaş ve aceleciliğinin varlığını düşünmekteyiz. Telaş ve acelecilik iyi ifade etmiyor. ‘Stratejik derinliği’, yüzeysel bir analiz sonucu verilen karar ve o kararın aceleyle uygulanmasından başka bir şey değildir. Telaşla yapılan saldırının sonucu ise Şefik Kantar üstadımızın belirttiği üzere “Tüm dünyayı ilgilendiren büyük bir hadise haline geldi”.

Kendilerini korumak ve yerlerini sağlamlaştırmak adımlarından başka bir şey değildir.

Mursi üzerinde ısrarla durulmasının sebebini de, AKP’nin iktidara gelmesi hikâyesi ile Mursi’nin iktidara gelmesinin benzeşmesinden anlıyoruz. Bir farkla, Mursi’yi askeri darbe yardımıyla, AKP’yi sandık darbesiyle getirdiler.

Bir de şunu anlayamıyorum. Mursi’nin geliş hikâyesinin darbe yardımıyla olduğunu hiç konuşmuyorlar.

Kendileri (veya yandaşları) iktidar olursa darbe iyidir, ellerinden iktidar alınınca darbe öcüdür.

Mursi’nin seçimle geldiğini, demokratik yollardan geldiğini söylüyorlar ya, oy kullanabilir toplam seçmenin %38’nin seçime katıldığı ve bunların %52’sinin oyunu aldığını biliyoruz. Demokrasi dedikleri de bu! Seçime katılmayanların, oy kullanmayanların veya geçersiz oy kullananların oylarının okunması diye bir şey yok, o oylara bir mana yüklenmesi diye bir şey yok, sandık her şeydir diyenlerin eksik yorumlamalarıdır. Demokrasilerde, seçimler sırasında her hareketin, her davranışın bir manası vardır ve ilgililer tarafından değerlendirilir ve hakkı verilir.

Diktatörleşme eğilimlerinin görüldüğü, bizdeki gibi durumlarda ise, hep ‘ben’ vardır. Maşallah ondan başka kimse bir şey bilmez. O ne derse o olacaktır. Gazete manşetlerini o süsler, televizyonların ilk dört-beş haberi onunla ilgilidir. Aksini düşünmek bile suçtur. Gazete kapatılır, televizyon baskı altına alınır, gerekirse el konulur.

Soros, Mısır’da toplum mühendisliğine soyunduğunda bir dergi çıkarır. Wasla! Bundan sonrasını Selcan Taşçı’nın 9 Temmuz tarihli yazısından okuyalım: “Haftalık haber dergisi olarak planlanan Wasla’nın, Nisan 2010’da yayınlanan ilk sayısının kapağında tahmin edin kim var?

Muhammed el Baradey!

Tam da ‘Arap Baharı’nın liderini aradığı günlerde başlatılan bu kampanya hiç rahatsızlık yaratmıyor”, Türk medyasında da hiç dikkatleri çekmiyor ve üzerinde durulmuyor!. “Tam tersi Baradey’i Türk kamuoyuna sevimli göstermek” için ne lazımsa o yapılıyor.

12 Şubat 2011 tarihinde Foreign Policy’de bir makale yayınlanır, başlığı: “El Baradey: ‘Soros’un Kahire’deki adamı’ Soros’un Washington Post’ta yayınlanan ‘Başkan Obama’dan süratle Mısır halkının onurlu demokrasi mücadelesine destek umuyoruz. Vakıflarımızla elimizden gelen katkıya hazırız”…

Dış basın, Balkanlar ve Kafkaslar’dan sonra Ortadoğu’daki muhalif görünümlü sivil darbe hareketlerini finanse eden George Soros, onun Mısır’ı emanet etmek istediği Muhammed el Baradey ve ABD yönetimlerinde etkili olan isimlerle “arasındaki bağın şifrelerini çözmeye çalışırken:

‘Devrim’ manşetlerini atıyordu Türkiye’de!, Demokrasi destanı yazılıyordu,

Hâlbuki bugün ordu ile aynı karede diye, Batılıların Mursi’yi devirmeye ikna etti diye esefle kınadıkları Baradey, o gün de aynı tavrı Mübarek’i devirmek için sergilemişti. Mısırlılar’ın hayatı tehlikede diyerek Mübarek’e karşı da orduyu göreve çağırmıştı.

Mısır’da ‘vatan haini’ yaftalı Baradey’in Soros’dan sonraki ikinci müttefiki kimdi? Müslüman Kardeşler değil mi?”

İşte bizimkilerin demokratlığı. Mursi, Baradey, İhvan, ABD, İsrail ve Soros’u yan yana okursanız birilerinin yüzündeki peçe açılıveriyor. Mümtaz’er Türköne “Baradey, ABD’li dostlarını ikna etmek için çok uğraştığını açıkladığına göre, bu işler sanıldığı gibi kapalı kapılar arkasında yürümüyor.” Deyiveriyor. Tabii bu cümleden bir Baradey karşıtlığı üretmek mümkün, acaba bu söz, Mübarek’in gönderilmesi zamanlarından kalma bir söz olmasın, ayrıca o günlerdeki Baradey ile bizim Siyasal İslamcılarımızın ilişkilerini hatırladığımızda ayılır insan.

Ha Mursi, ha Baradey fark eden bir şey yok. İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) örgütü, Mısır, Sudan, Kuzey Afrika ülkelerinde olduğu gibi Suriye’de etkili olamadı, çevresini genişletemedi, bu sefer Suriye’de, Soros ve taifesi farklı bir senaryo üzerinde oynuyorlar, bizimkiler de uzaktan tef çalıyorlar hepsi bu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...