31 Temmuz 2013 Çarşamba

Tuzaktan Kurtulmak


Hiç…

Durup dururken tuzağa düşer mi insan?

Aç gözlülük, hırs, doymazlık, kıskançlık, hodkâmlık, vesvese, cimrilik, intikam alma duygusu ile hareket etme,  kindarlık, affetmemezlik, korumamazlık, sevgisizlik…

Bu vasıflardan biri veya bir kaçı birleşerek esir etmişse insanı, vah geldi başıma.

Balık, karnı aç olduğundan değil, gözü aç olduğundan takılır oltaya, onun için kurtuluş, içi kızgın yağ dolu tavadır ancak.

Tıkıldığı deliğinde etrafı gözetleyen ve uygun zamanı bekleyen fareye, “deliğinden çık ve karşı deliğe gir, şu peynir senin olsun” demişler. “İyi ama yapacağım işe göre bu ödül, peynir çok büyük” demiş.

Nice ‘dürüstlük’ nutku çekenlerin, sunulan daha büyük ödüllere düşünmeden atıldığını gazetelerden takip etmiştik.

Sonları sefalet olmuştur. Güçlü zamanlarında etrafında fır dönen dostları, düştükten sonra yanlarında görünmez olmuşlardı.

Doç. Dr. Erol Erçağ bir makalesinde şu hikâyeyi anlatır: “Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar. Ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkaramaz. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkamaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir.”

Maymunu avcının eline düşüren, Hindistan cevizinin içindeki tatlı kokudur. Bunu dünya olarak da okumak mümkündür. Makamlar, tahtlar, koltuklar, şan-şöhret, mal-mülk… Hep dünya içindir.

Yolumuzdan alıkoyan tuzaklar sıra sıra dizilmişlerdir. Birini geçsen diğerine düşmemek için yanında bir bilen olmalı. O yollardan daha önce geçmiş ve yolu ezberine almış biri, İnsan-ı Kâmil. Ustalıkla o tuzakları bertaraf edip, rahatlıkla geçebilir, hedefe yürüyüşe devam edebilirsin.

Tuzaklar koyup halkı yoldan vuran,
Sahte âşık olup aldatıcı tezgâh kuran,
Gece-gündüz işret kılıp devran süren,
Dünya malını görüp gözü doymaz olur.
Koca Ahmet Yesevi

Bir tartışmada “dünya ile irtibatı kesmek” sözü üzerinde pek çok itirazlar yükselmişti. Kimsenin, sizin dünyanıza ait mallarınızın, mülklerinizin üzerine konmaya filan çabaladığı yok. Kocaman diye bilinen bu dünyanın, aslında kâinatın içinde yok hükmünde olduğunu anlamak, dünyayı gözden çıkarmak için kâfi sebeptir. Dünyada yaşıyorken ise, elbette lazım olan lazime ne ise o yapılacak ve sahip (aslında zilyet) olunacaktır. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Kaldı ki, dünyanın mamur edilmesi de gerekir, nefis bu işe memurdur, istenendir. Ancak tüm bunlara sahip olunurken, onun bir dünyalık olduğu unutulmayacak ve ‘gönül’e yüklenilmeyecektir. Bizim sözümüz gönül üstünedir. Dünya, gönlün lekesidir.

Hacı Bayram-ı Velî Hazretlerinin bir öğüdünü yazalım:

“Neresi seni dünyaya çekiyorsa, sana Allah’ı unutturuyorsa orası senin helakin için tuzaktır.”

Tuzaklar dünya üzerindedir ve aslında dünyadır.

Son öğüdü Hz. Mevlana’dan seçtik:

“Bu dünya tuzaktır; tanesi de arzular.”

İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı’nda tutulan Oruçlar, kılınan namazlar, zekâtlar, Haclar ve yapılan diğer ibadetler ki insanları tuzaklardan kurtarmaya, tuzakları yok etmeye yarayan ve İnsan olma yolunda açılan mekteplerdir.

İş o dur ki, bu mektepten mezun oluna.


1 yorum:

  1. Tıkıldığı deliğinde etrafı gözetleyen ve uygun zamanı bekleyen fareye, “deliğinden çık ve karşı deliğe gir, şu peynir senin olsun” demişler. “İyi ama yapacağım işe göre bu ödül, peynir çok büyük” demiş.

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...