27 Temmuz 2013 Cumartesi

Misafirimiz; Ayhan ERALP


BAŞLIK BULAMADIM
Dostoyevski'nin 'Suç ve Ceza'sında çarpıldığım ve etkisinde kaldığım iki sahne var.
Birisi romanın final kısmında, Raskolnikof  Sonya’nın önünde vecd halinde yere kapanarak: "Senin önünde bütün insanlık namına diz çöküyor ve ellerini öpüyorum..." dediği sahne; diğeri ise kitabın başlarında Marmaledow'un kurduğu cümlelerdir.
Bu diyalog lise yıllarım boyunca hafızamdan silinmemiş, zihnime uzun zaman eşlik etmişti. Diyalogun alıntısına Cemil Meriç'te rastlayınca, aynı konuyu yakaladığımız için mutlu olmuştum. Üstelik Sait Yakut, Necip Topuz, İbrahim Tayyar gibi arkadaşlarımın da aynı sahneyi ezberlerinden naklettiklerini duyunca sevincim daha da artmıştı.
Zaharoviç Marmeladov: "Fakirlik ayıp değil; bunu bilirim. Serhoşluğun bir fazilet olmadığını daha da iyi bilirim. Ama sefalet, muhterem efendim, sefalet fevkalade ayıptır... Yoksullukta, yaradılışımızın asil hislerini henüz koruyabilirsiniz! Sefalette ise, bunu hiç kimse, hiçbir zaman yapamamıştır. Sefalete düşmüş bir kimseyi toplumun dışına atmak için O'nu sopayla kovalamazlar, süpürgeyle süpürürler; bu, onu daha da alçaltmak içindir. Hakları da yok değil; çünkü sefalete düşünce kendi kendimi ilk aşağılayacak olan benim. Meyhaneye de bunun için geliyorum.” demişti.
Peyami Safa, Objektif Serisi olarak Ötüken'den çıkan 'Eğitim Gençlik Üniversite' kitabında "Bir genç için elzem olan şey, kültür ve ekmektir! Ekmeğiniz, kültür edinecek kadar olursa yeterlidir; kazanacağınız kültür size hayatın kapılarını açacaktır." der.
Asrımız türlü türlü isimlendirmelere tabi tutuluyor, kim asrı neresinden idrak etmiş ise bu isimlendirmelerden nefsine bir pay biçiyor.
Örneğin "Bilgi Çağındayız!" hükmü, bu cümleyi kuran kişiye adeta çağın bilgisinden bir nispet verdiriyor, üstelik bu cümleyi kurduğu muhatabına karşı, asrın mümessili gibi davranabilme imtiyazını temin ediyor.
Maddi sefaletler sürekli değildir, en azından genetik değildir; tüm kuşakları kapsamayabilir, sefaletin zincirleri bir yerlerinden kopartılarak maddi refaha erişilebilinir.
Ama fikir sefaleti öyle midir? İnsanda hiçbir fikir namusu bırakmadığı gibi, namus duygusunu da, en primitif biçimi olan cinselliğe indirgeyerek, her insanı kötü yola düşmesine ramak kalmış pespaye kişilikler olarak idrak eder.
Bu insanlara da, her fırsatta zihnin ve hayalinde, had ve recm cezaları tatbik eder. Pratikte henüz bunun imkânından mahrum olduğu için öfkelerini sinsice dile getirirler.
Şimdi yukarı dönerek “Bilgi Çağındayız!” hükmünü verip, bu asrın isminden imtiyaz ve pay alarak, size Marmeledow gibi seslenmek istiyorum.
"Cehalet ayıp değil; bunu bilirim. Çağ dışılığın bir fazilet olmadığını daha da iyi bilirim. Ama fikirsizlik, muhterem efendim, fikirsizlik yani fikir sefaleti fevkalade ayıptır... Cehalette, yaradılışımızın asil hislerini henüz koruyabilirsiniz! Fikir sefaletinde ise bunu hiç kimse, hiçbir zaman yapamamıştır. Fikirsizliğe düşmüş bir kimseyi medeniyet mücadelesinin dışına atmak için O'nu sopayla kovalamazlar, süpürgeyle süpürürler; bu, onu daha da alçaltmak içindir. Hakları da yok değil; çünkü fikri sefalete düşünce kendi kendimi ilk aşağılayacak olan benim. Kütüphaneye de bunun için geliyorum.”.
Genç arkadaşım, seni günlük politik kavgaların cenderesinde boğulmaya terk ettik. Sana kudretinin üzerinde uğraş alanları verdik, seni kendimizin hiçbir mücadelesi olmayan alanlarda şövalye ilan ettik. Düşmanı bile doğru tayin edemediğimiz için, sen yel değirmenleri ile boğuşmak zorunda kaldın.
Yorgunsun, bezginsin, üstelik yapayalnızsın. Sana bırakabileceğimiz fazlaca fikir mirasımız yok. Bolca sloganlarımız ve teyidi mümkün olmayan anılarımızla, seni hep kandırdık.
Bas ve üzerimizden geç artık. İstikbalin dümenini eline al. Tayfalarını topla!
Okuyacağın her kitap senin tayfandır. Yapacağın her fikir sentezi, senin mürettebatındır.
Senin önünde öncü edaları ile poz kesen ve sesi çok çıkanlar, hayatın ve davanın ezeli mağluplarıdır; hem fikirde hem de teknikte yenilmişlerdir. Galiplerin dilleri ile konuşmakta, sadece mazeret üretmektedirler. Düşmanlarımıza henüz kızabilenler, ondan daha bir menfaat koparamamış olanlardır. Onlardan, düşmana ince teslimiyet teknikleri dışında bir şey öğrenemezsin. ‘Ama’lar dışında fikir edinemezsin.
İnsanlığın 2500 yıllık birikimi, ellerinin altındadır ve kütüphanelerde seni beklemektedir.
Seneca’yı dinlemek için neden acele etmiyorsun? Socrates’in yanında baldıran zehri içmek için neden koşmuyorsun? Hz. İsa’yı çarmıhtan indirmek için neyi bekliyorsun? Taif dönüşünde, Hz. Muhammet’e atılan taşlara neden set olmuyorsun? Hz. Hüseyin’e niçin bir yudum su vermeye koşmuyorsun? Mevlana’ya Şems’i neden müjdelemiyorsun? İbn-i Haldun’u Kuzey Afrika çöllerinde sende mi kavuracaksın? Moore’u ateşten kurtarmaya, neden gayretin yok? Kant’la sohbet etmek için neden coşmuyorsun? Marks’a neden yardım etmiyorsun? Ahmet Cevdet Paşaya sende mi küskünsün? Fromm’un kitaplarını taşımasına neden yardım etmiyorsun? Goethe’yi Çemişgezek’e Almanca öğretmeni olarak tayin edenlerden misin? Cemil Meriç’e neden kitap okumuyorsun?
Seni siyasetin çirkin tuzaklarına, ucuzluğuna ve kolaycılığına davet eden bezirgânlardan uzak dur. Siyaset cambazlarına itibar etme ve onlara malzeme olma. Sen bir medeniyet savaşçısı olmak ve medeniyetimizin tuğlalarını ellerinle inşa etmek mecburiyetindesin. Bırak onların yardımına manda bacaklı, gergedan beyinliler koşsun. Sen fikir sefaletinden bizi kurtarmak mecburiyetinde olansın.
Fikir sefaleti içerisinde, asırlardır Marmaledow gibi sadece sopayla kovalanmayıp, daha da aşağılanmak için çağın dışına süpürülüyoruz.
Genç arkadaşım, insanlığa yeni bir nefes, yeni bir ümit vermeyecek misin?
Ayhan Eralp




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...