BAŞLIK BULAMADIM
Dostoyevski'nin 'Suç ve Ceza'sında çarpıldığım ve etkisinde kaldığım iki
sahne var.
Birisi romanın final kısmında, Raskolnikof
Sonya’nın önünde vecd halinde yere kapanarak: "Senin önünde bütün
insanlık namına diz çöküyor ve ellerini öpüyorum..." dediği sahne; diğeri
ise kitabın başlarında Marmaledow'un kurduğu cümlelerdir.
Bu diyalog lise yıllarım boyunca hafızamdan silinmemiş, zihnime uzun zaman
eşlik etmişti. Diyalogun alıntısına Cemil Meriç'te rastlayınca, aynı konuyu yakaladığımız
için mutlu olmuştum. Üstelik Sait Yakut, Necip Topuz, İbrahim Tayyar gibi
arkadaşlarımın da aynı sahneyi ezberlerinden naklettiklerini duyunca sevincim
daha da artmıştı.
Zaharoviç Marmeladov: "Fakirlik ayıp değil; bunu bilirim. Serhoşluğun
bir fazilet olmadığını daha da iyi bilirim. Ama sefalet, muhterem efendim,
sefalet fevkalade ayıptır... Yoksullukta, yaradılışımızın asil hislerini henüz
koruyabilirsiniz! Sefalette ise, bunu hiç kimse, hiçbir zaman yapamamıştır.
Sefalete düşmüş bir kimseyi toplumun dışına atmak için O'nu sopayla
kovalamazlar, süpürgeyle süpürürler; bu, onu daha da alçaltmak içindir. Hakları
da yok değil; çünkü sefalete düşünce kendi kendimi ilk aşağılayacak olan benim.
Meyhaneye de bunun için geliyorum.” demişti.
Peyami Safa, Objektif Serisi olarak Ötüken'den çıkan 'Eğitim Gençlik
Üniversite' kitabında "Bir genç için elzem olan şey, kültür ve ekmektir!
Ekmeğiniz, kültür edinecek kadar olursa yeterlidir; kazanacağınız kültür size
hayatın kapılarını açacaktır." der.
Asrımız türlü türlü isimlendirmelere tabi tutuluyor, kim asrı neresinden
idrak etmiş ise bu isimlendirmelerden nefsine bir pay biçiyor.
Örneğin "Bilgi Çağındayız!" hükmü, bu cümleyi kuran kişiye adeta
çağın bilgisinden bir nispet verdiriyor, üstelik bu cümleyi kurduğu muhatabına karşı,
asrın mümessili gibi davranabilme imtiyazını temin ediyor.
Maddi sefaletler sürekli değildir, en azından genetik değildir; tüm
kuşakları kapsamayabilir, sefaletin zincirleri bir yerlerinden kopartılarak
maddi refaha erişilebilinir.
Ama fikir sefaleti öyle midir? İnsanda hiçbir fikir namusu bırakmadığı
gibi, namus duygusunu da, en primitif biçimi olan cinselliğe indirgeyerek, her
insanı kötü yola düşmesine ramak kalmış pespaye kişilikler olarak idrak eder.
Bu insanlara da, her fırsatta zihnin ve hayalinde, had ve recm cezaları
tatbik eder. Pratikte henüz bunun imkânından mahrum olduğu için öfkelerini
sinsice dile getirirler.
Şimdi yukarı dönerek “Bilgi Çağındayız!” hükmünü verip, bu asrın isminden
imtiyaz ve pay alarak, size Marmeledow gibi seslenmek istiyorum.
"Cehalet ayıp değil; bunu bilirim. Çağ dışılığın bir fazilet
olmadığını daha da iyi bilirim. Ama fikirsizlik, muhterem efendim, fikirsizlik
yani fikir sefaleti fevkalade ayıptır... Cehalette, yaradılışımızın asil
hislerini henüz koruyabilirsiniz! Fikir sefaletinde ise bunu hiç kimse, hiçbir
zaman yapamamıştır. Fikirsizliğe düşmüş bir kimseyi medeniyet mücadelesinin
dışına atmak için O'nu sopayla kovalamazlar, süpürgeyle süpürürler; bu, onu
daha da alçaltmak içindir. Hakları da yok değil; çünkü fikri sefalete düşünce
kendi kendimi ilk aşağılayacak olan benim. Kütüphaneye de bunun için
geliyorum.”.
Genç arkadaşım, seni günlük politik kavgaların cenderesinde boğulmaya terk
ettik. Sana kudretinin üzerinde uğraş alanları verdik, seni kendimizin hiçbir
mücadelesi olmayan alanlarda şövalye ilan ettik. Düşmanı bile doğru tayin
edemediğimiz için, sen yel değirmenleri ile boğuşmak zorunda kaldın.
Yorgunsun, bezginsin, üstelik yapayalnızsın. Sana bırakabileceğimiz fazlaca
fikir mirasımız yok. Bolca sloganlarımız ve teyidi mümkün olmayan anılarımızla,
seni hep kandırdık.
Bas ve üzerimizden geç artık. İstikbalin dümenini eline al. Tayfalarını
topla!
Okuyacağın her kitap senin tayfandır. Yapacağın her fikir sentezi, senin
mürettebatındır.
Senin önünde öncü edaları ile poz kesen ve sesi çok çıkanlar, hayatın ve
davanın ezeli mağluplarıdır; hem fikirde hem de teknikte yenilmişlerdir.
Galiplerin dilleri ile konuşmakta, sadece mazeret üretmektedirler.
Düşmanlarımıza henüz kızabilenler, ondan daha bir menfaat koparamamış
olanlardır. Onlardan, düşmana ince teslimiyet teknikleri dışında bir şey
öğrenemezsin. ‘Ama’lar dışında fikir edinemezsin.
İnsanlığın 2500 yıllık birikimi, ellerinin altındadır ve kütüphanelerde
seni beklemektedir.
Seneca’yı dinlemek için neden acele etmiyorsun? Socrates’in yanında
baldıran zehri içmek için neden koşmuyorsun? Hz. İsa’yı çarmıhtan indirmek için
neyi bekliyorsun? Taif dönüşünde, Hz. Muhammet’e atılan taşlara neden set
olmuyorsun? Hz. Hüseyin’e niçin bir yudum su vermeye koşmuyorsun? Mevlana’ya
Şems’i neden müjdelemiyorsun? İbn-i Haldun’u Kuzey Afrika çöllerinde sende mi
kavuracaksın? Moore’u ateşten kurtarmaya, neden gayretin yok? Kant’la sohbet
etmek için neden coşmuyorsun? Marks’a neden yardım etmiyorsun? Ahmet Cevdet
Paşaya sende mi küskünsün? Fromm’un kitaplarını taşımasına neden yardım
etmiyorsun? Goethe’yi Çemişgezek’e Almanca öğretmeni olarak tayin edenlerden
misin? Cemil Meriç’e neden kitap okumuyorsun?
Seni siyasetin çirkin tuzaklarına, ucuzluğuna ve kolaycılığına davet eden
bezirgânlardan uzak dur. Siyaset cambazlarına itibar etme ve onlara malzeme
olma. Sen bir medeniyet savaşçısı olmak ve medeniyetimizin tuğlalarını
ellerinle inşa etmek mecburiyetindesin. Bırak onların yardımına manda bacaklı,
gergedan beyinliler koşsun. Sen fikir sefaletinden bizi kurtarmak
mecburiyetinde olansın.
Fikir sefaleti içerisinde, asırlardır Marmaledow gibi sadece sopayla
kovalanmayıp, daha da aşağılanmak için çağın dışına süpürülüyoruz.
Genç arkadaşım, insanlığa yeni bir nefes, yeni bir ümit vermeyecek misin?
Ayhan Eralp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder