Mutsuzluk, evvela yönetici
kadrosunda ve onları destekleyenlerde zuhur eden bir garip rahatsızlıklar
zinciridir. Garip dedik, çünkü zaman olarak anlamsız anlarda beliren ve pik
yapan bir rahatsızlık söz konusudur. Hiçbir sebep gözle görünmezken kendilerini
rahatsız ve mutsuz hissederler. Ara sıra, belki de uykularında akıllarına
gelir. Yaptıkları ahlaksızlıklar, adaletsizlikler, Hak yemeler, onun-bunun
gıybetini yapmalar… birilerini karalarlar ve kendi istediklerini ön plana
çıkartırlar. Bunlar gerçekten insan olan için huzursuzluk veren, uykularını
bölen hadiselerdir. Kendi başına kaldığı zamanlarda düşünceler hücum eder
beynine. Çoğunlukla uyandıktan sonra ‘aman’ der geçerler. ‘Bana ne’! Oysa,
birinin hakkını yemek ve millet menfaatine olmayan kararlara olur vermek, bir
gün bir yerden cerahatini atacaktır. Korktukları da, huzursuzlukları da budur.
İktidar kâsesinden içilen zemzem de olsa, kâsenin zehrini alır ve ölümü
(felaketi) yavaş yavaşta olsa getirir. Zehirlenme tüm taraftarları birden
götürür. Akıllı olanlar ise, tehlikeyi baştan görüp, muhalif kanatlarda, kendi
yağında kavrulmaya devam ederler.
“Mümtaz’er Türköne, Naci
Bostancı, Namık Açıkgöz, Ahmet Turan Alkan, İhsan Dağı, Taha Akyol, Hasan Celal
Güzel…”
Bir anda hatıra geliveren
isimler bunlar. Akademik hayatta kolayca Prof.luk makamına gelmişler, devlet
idaresinde ve medyada önemli köşeleri zapt etmişler, yolları daima açık, işleri
her zaman-her devirde- kolay olmuş bu kişilerin, ne özellikleri vardı da…
Güzel mevkiler sundular,
kimisinin karısını milletvekili yaptılar, televizyonlarda krallara layık
yerlerde oturttular, değersiz fikirlerini başköşelerde yayınladılar. Bir b.k
olduklarını düşündürttüler.
Karşılığında sadece, iktidarın
zehirli bardaklarından bir-kaç yudum içebilmek için.
Huzursuzluk, egolarının
tatmin edilemeyişinin, gözlerinin doyurulamayışının sonucudur. Belki satılmış
olduklarını düşünenlerin sayısı da arttıkça kendilerine dönen bildirimlerin
sıkıntısı da huzursuzluk verir. Bilemeyiz. Samimi bir ortamda olursak sorarız.
Sonra bu insanların gazete
köşelerinde, televizyonlarda ortaya döktükleri fikirleri, geniş halk
kesimlerince okunduklarından ve seyredildiğinden bu fikirler üzerinde
tartışmalar yapıldıkça, yayılma hızı da artmaktadır. Ancak, huzursuz bu
kişilerin fikirleri de huzursuzluk dolu olduğundan, geometrik olarak
huzursuzluğun arttığını da müşahede etmekteyiz. İktidar lezzetinden tatma
iştiyakı geniş halk kesimi veya oy verenleri cezp etmektedir.
Değerli filozof Ayhan Eralp
Hoca geçenlerde sosyal medya sayfalarında şu mesajı yayınlamıştı: “Mutsuz insanlar, mutsuzluklarıyla baş
edemeyince, başkalarına acı çektirmeye çabalarlar; çoğu insan bunun
imkânlarından mahrumdur. Başkalarına acı yüklemenin en kolay yolu kaba
olmaktır. Trafikteki araçları kaba kullanan, kaldırımlarda kabadayıca yürüyen
insanlar bunun bir tezahürüdür. Toplum giderek psikopatlaşıyor. İnsanlar
mutsuz, çünkü; güvensiz, tatminsiz, hasta ruhlu…”
İktidarın temsilcisi
ağızlardan, Hoca’nın tarif ettiği hoyratlıkları ne kadar çok duymaktayız.
Tamamen kendi ruh hallerinin dışarıya yansımasıdır. iç rahatsızlıkları,
mutsuzlukları yani.
Abdullah Alagöz,
turansesi.com sitesinde yayınladığı makalesinde vurguladıkları da aslında aynı
anlamlara geliyor: “Vilügarize
tiplerin akil adam ilan edildiği, kutsal değerlerin tu kaka haline geldiği bir
ruh atmosferi bu şekilde devam edemez. Kim ne derse desin bu mücadele ne
özgürlük, din, demokrasi ne de ekonomik refah gibi değerler için yapılmıyor. Bu
mücadele Türk milletinin tarihten silinmesi mücadelesidir. Özgürlük adı altında
kapıkulu zihniyeti, haramzade kültürü, etnik nifaklarla bütünleşmiş olan
şekilsiz bir canavar ile karşı karşıyayız. Bizden görünen ama bizden olmayan
bir canavar.”
Milletin geleceğinin rahat
ve huzurlu olabilmesi, tüm dış olumsuzlardan emin olarak ileriye yürüyebilmesi
ancak, yüzüne mutsuzluk, huzursuzluk resmi nakşedilmiş hoyrat fıtratlı
kişilerin devlet idarelerinden, okullardan, gazete köşelerinden,
televizyonlardan uzaklaştırılması ile mümkün olabilecektir.
Mutsuzun, huzursuzun çocuğu
da mutsuzluk, huzursuzluk olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder