Sesine yüklediği renklilik,
yumuşaklık ve inandırıcılıkla yaptığı kötülük, bölücülük inanılmaz boyutta. Kim
daha iyisini yapar diye sorulsa, bundan daha iyisi olamazdı derim. Yenidünya
düzeninin düzenleyicileri eminim ki, bundan daha iyisini bulamazlardı.
Enteresandır, aynı iman dairesindeydi yardımcılık günlerinde de, fakat başkan
olduktan sonra sakal bıraktı. Ne anlama geldiğini o günlerde sormuştum sosyal
medyada, kendi yazan ve kendi okuyan gruba dâhil olduğumdan cevabını da kendim
vermiştim. Tek amacı var; kandırmak.
Kandırdı ve kandırıyor
nitekim.
Prof. unvanına kadar
yükseltmişler, Diyanet’in içine de yerleştirmişler, sırası gelince de Başkanlık
Makamı’na oturttular. Şimdi görev zamanı.
Lakin bilmiyor. Konuştuğu
kelimelerin manasından bihaber. ‘İrfan’ diyor, kelimeyi kullandığı yer yanlış.
Cümlenin tamamına bakınız, kelime yerine oturmuyor. Bilmiyor. Başkan, irfan
kelimesinin manasını bilmiyor. ‘Türk’ün, İrfan kelimesi ile ne anlattığının
farkında değil. Bir-iki sözlük okumuş, bir-iki ansiklopediye bakmış bütün
bildiği bu kadar. Fütursuzca konuşuyor. Lakin bir “İRFAN” kelimesini
öğrenememiş. Çünkü amacı bir şeyler öğrenip, öğretmek değil. Bilerek mi,
bilmeyerek mi, yapılan işte, söylenilen sözde yıkıcıların, bölücülerin ekmeğine
yağ sürmek var.
“İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine
ihtiyacı var.” Sözünü ettikten sonra, hem Diyanet’ten hem
de Hükümetten (Başbakan dahil 29.3.2013 kanal D) bu sözün düzletilmesi, tevil
edilmesi yolunda çabalar gözledik. Yazık ki, yine bilmeyenler ve yanlış anlayanlardan
olduk. Meğer onlar doğrusunu söylemişler de biz anlamamışız! Tabi, irfan
geleneğine ihtiyacı olan İzmir Şehrine “öyle olduğu için tasavvuf profesörünün, irfan geleneğinden geçmiş
birinin İzmir’e müftü olarak atanması tesadüf değil”
diyerek, amaçlarının, İzmir’e Arif bir Müftü atamasını yapmak olduğunu
anlatıyorlar. Bu, arif müftü efendinin ilk sözü nedir? İrfanını anlamamız için
biz de tekrar edelim: “İzmir’in
protokol camisi ihtiyacı” irfan ehli müftü efendinin
ilk tespiti İzmir’e “protokol camisi” yapımı için harekete geçmektir. İşte
irfan dedikleri, arif müftü efendinin hali…
Cahil bırakılmış halk,
açlık telaşındaki millet, can sıkıntısından cinnet sınırlarını zorlayanlar,
karısını-kızını sokak ortalarında bıçaklayanlar, namus cinayetleri, töre
edepsizlikleri, şıhların-ağaların baskıları, harama bulaşan dindarlar, 13
yaşındaki bir genç kızımıza 26 kişinin tecavüz etmesi, ülkemizi gezmeye
resimler çekmeye gelen bir turist kadının vahşice öldürülmesi, iş bulamayan
gençler, dinini unutup, bir takım hikâyeleri (hurafeler) din diye
uygulayanların bulunduğu fakir ülkemde, irfan ehli müftü efendinin bula bula,
arifiyetiyle! Dillendirdiği ilk problem: ‘İzmir’e protokol camisi”.
***
Ehli’nden okuyalım şu
satırları: “Akıl belli bir kemale
gelmişse, beş duyuya dayalı örnekleri alıp kendi bünyesinde değerlendirir ve
buna dayalı çalışmalar yapabilir… bu arada altıncı, yedinci, sekizinci duyular
durumunda olan sezgi veya sezginin ötesinde olan feraset veya ilham yolları ile
gelen çeşitli bilgileri de bir potada eritip değerlendirir ve bunun çok üst
neticelerini yaşar!.. İşte o zaman ‘Akl-ı küll’e yaklaşmaya başlar.”
Dikkatle okursak bir daha
cümleyi, anlatılan Arif’tir.
Siyasi emellerine ulaşmak
için manevi kelime ve kelamları gerekmediği halde kullanmak, ‘siyasete alet
etmek’ tabiri ile adlandırılır. Makamının ve üstündeki cübbenin hakkını
veremeyenlerin sıklıkla başvurduğu yol budur. Sıkıştığı zamanlarda dini
(manevi) kelimeleri kullanarak açığını kapatmak.
Bırakalım, sekizinci
boyutlardan haber beklemeyi, üç boyutlu dünyada, beş duyu ile
algılayabildiğimiz dünya problemlerinden birisini bile söyleyemeyen kişinin
hangi irfanından bahsedeceğiz? Kitapları okumakla, üniversiteler bitirmekle, kitaplar
yazmakla, bedava dağıtılan unvanlarla hangi irfana ulaşılmış ki, adı geçen
bedbaht ulaşabilsin.
Arifler, Hz. Muhammed’in
varisleridir. “Benim
ümmetimin Velileri, Beni İsrail Nebileri gibidir”
buyurur Efendimiz (Aleyhisselam). ‘Velayetin bu mertebesi ise ‘Nübüvveti
Târifiye’dir’. Nübüveti Tarifiye ise, ‘TÜRK’ün tarih boyunca Arif ismi ile
adlandırılan, İnsan-ı Kâmil için seslendirdiği bir tariftir. Ki, dünya üzerinde
sayıları bir-kaçı geçmez.
Hakk’ın Rızasının dışında
herhangi bir arzuları, talepleri bulunmaz. Halleri onun halleridir.
Nihayetinde hoca efendi,
bir sözümüz vardır tekrar edelim:
“Büyük lokma ye, büyük laf etme”.
Arif müftünü de al git.
Vesselam.
NOT: Ankara’da
da Protokol Camisi yapılıyormuş.
Nurettin Beyaz :
YanıtlaSilBüyük çoğunluğu fakir,yoksun,ümmi olan bir toplumdan tevarüs edilmiş ''din''anlayışı ve imanı,bu günkü bakiyelerini zehirledi, çağdaş İbn-i sebe'lerin elinde..
Harun Meral:
YanıtlaSilTürkiye de bir yılda ortalama 23.000.000 "Yirmi Üç Milyon" adet kitap basılmaktadır. Her basılan kitap, satılıyor ve okunuyor anlamına da gelmez bu rakam. Biz yine de hepsini satılmış ve okunmuş kabul edelim. Dünya ile mukayese ettiğimzde çooook gerilerde kalıyoruz.Çünkü kitap okuma oranı Türkiye de yüzde 5 "yüzde beş" dir.
Kütüphane sayısı 270 tanesi kapalı olamak kaydıyla toplam 1433 "Bin dört yüz otuz üç" dür.
Buna mukabil Türkiye de toplam kahvehane sayısı "Ruhsatlı olan" kahvehane sayısı 490 000 " Dört yüz doksan bin" dir. Cafe adı ile gençlere tuzak olan yerler hariçtir.
İki boyutunu yazdığım bu sosyal yaraya sahip cemiyetimizin üçüncü boyutunu yazmaya elim varmıyor.
Nihat Korkut Baysal:
YanıtlaSilMeselenin özünün altını çizmişsiniz Hocam.12 Askerimiz şehit edilince " Eğer bu kadar kan akıyorsa biz Hocalığı yapamıyoruz" deyip , istifa eden Malatya'nın meşhur Şeker Hocası'nı gel de anma...
Süheyla Gönültaş :
YanıtlaSilElleriniz dert görmesin.
Metin Mete .
YanıtlaSilCok hakli degilmi Diyanet isleri baskani?Banada ZINDIK diyorlar!!!Onlarin ZINDIGI olmak ne güzel...
Baki Tosun:
YanıtlaSilBu, arif müftü efendinin ilk sözü nedir? İrfanını anlamamız için biz de tekrar edelim: “İzmir’in protokol camisi ihtiyacı” irfan ehli müftü efendinin ilk tespiti İzmir’e “protokol camisi” yapımı için harekete geçmektir. İşte irfan dedikleri, arif müftü efendinin hali…
TC Tuncay Altnzn .
YanıtlaSilAli Bardakoğlu Hocamız, direnmişti. Zorla gönderip, getirdikleri bu adam, Türk'ün değil "cemaatin, AB/D'nin adamı. Bize zarar verecek ne varsa onları uyguluyor, onlara sahip çıkıyor.
Vatandaş da aval aval bakıyor.