Evet, anlamlı değildir. “Bin yıllık bir süreci yorumlayarak 2013’te
yapılacak bir anayasanın vatandaşlık tanımında “Türk” ifadesinin kullanılmasını
talep etmek anlamlı değildir.” . Evet değildir. Belki seni
tatmin etmez söyleyeceklerimiz, zira aklını peynir ekmekle yemiş, ilmini ve
düşüncelerini başkalarına satmış, hizmetkâr olmaya azmetmiş bir zavallıya ne
söylesek azdır. Tesiri de olmayacaktır. Anlamlı değildir çünkü kendini bir
bulunmaz Hint kumaşı sananlardansın. Fikri sabitin, mümkün değil ki, ikna
edilebilsin. Zavallı aydınımız, kendisine ait olamayan fikirleri nasıl da,
yırtınırcasına savunuyor. Kalemi sürçüyor, dili peltekleşiyor ama hizmetine var
gücüyle devam ediyor. Prof. yapmışlar, büyük bir üniversitede de kürsü sahibi
yapmışlar, daha ne ister akıllım benim. Bu nimetleri bahşeden ağaya hizmette
kusur etmeyecek. Anayasada Türk kelimesinin olup olmaması senin için bir şey
ifade etmeyecek, biz bunu biliyoruz, elbette senin için ‘anlamlı değil’. Bu
itibarla rahatlıkla anlamsızlığını yazabiliyorsun. Öteden beri bu fikirde
olduğunuzu biliyoruz. Küçük yaşlarından itibaren beynini bu fikirlerle
doldurdular, kürsü sahibi olunca da bilimsel lafları sıralayarak, bizleri de
ikna etmeye gayretiniz gözden kaçmıyor. Efendi, efendi tam da İngiliz oyunu
budur. Tam da efendilerinizin o küçük ‘dernekte’ sizlere dikte ettikleri,
Türk’ten kurtulmak, değersiz ve anlamsız bir isim gibi lafların tesiriyledir
söyledikleriniz. Türk mü, Müslüman mı safsatası kadar kendinizi kandırdığınız bir
alan daha var mıdır bilmiyorum. Utanma-arlanma bir yana bırakılmış, başka
milletlerin teknesine su taşımaktır yaptıklarınız. 1. Türk’ü sevmezsiniz, 2.
Atatürk’ü sevmezsiniz, 3. Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni
sevmezsiniz, 4. Sizler kendinizden başka kimseyi sevmezsiniz. Kendinizin
dışında yapılan ne varsa yanlıştır, düşünülen safsatadır. Bulduğun bir-kaç
bilimsel lafların arkasına sığınarak, Türk’ü tarihten silebileceğini mi
düşünürsün a benim satılmış akıllım.
Yaptığın tamamıyla
Siyonizm’in tuzağına girmektir. Söylemeye çalıştığın onların söyledikleridir.
Siyon – İngiliz (Avrupa) ortaklığının tek derdi vardır, Türk’ü silmek.
Şimdi bu cümleye de ‘korku’
veya ‘paranoya’ diyeceksin, iftira ve küçümseme de üzerinize yok. Cahil
bırakılmış, aç bi-ilaç bırakılmış ve istediğinizi yaptıracağınızı zannettiğiniz
fakir milletimizin, arifane tavrı ve kabulleri ile bölemediğiniz vatanını,
bitiremediğiniz kardeşliğini daha nerelere kadar kaşıyıp, küllenmiş yaraları
açacaksınız.
Evet, sana göre, Selçuklu
Türk değildi, Osmanlı Türk değildi, Anadolu toprakları 1000 yıldır Türk’ün
egemenliğinde değildi, Atatürk uydurdu bunları. 90 yıldır da millete bu yalan
yanlış tarih kurgulaması dayatılıyor. Selçuklu Türk Milleti demedi, Osmanlı
Türk milleti demedi… Sayın prof. soruyorum: demesi mi gerekirdi? Ne kadar da
hayalcisin, nasıl da edebi cümlecikler yazdığın zannıyla zevkten kızarmak
üzeresin. Ne milli devlet yapısından haberi var, ne de imparatorluk
uygulamalarından ve sosyolojik gelişiminden, .. at bre Debreli Hasan, dağlar
inlesin…
Şu cümlelere bakınız:
“Milliyetçilik ve ulus-devletin uzun süreli egemenliği sonrasındaki bir
zaman diliminde yaşamamızın milliyetçiliğin olmadığı, etnik kimlik ve aidiyeti
önem taşımadığı bir dünyayı anlayabilmemizi zorlaştırdığı açıktır. Bunların
olmadığı bir dünyada bize doğal gelen, hep varolduğunu düşündüğümüz ‘Türk
Milleti’ benzeri bir kavramsallaştırma da yapılmıyordu.
“Bu nedenle Selçuklu ve erken Osmanlı asırlarını kendi tarihi
bağlamlarında inşa edebilmek ancak ‘Türk egemenliği’ benzeri kavramları
barındırmayan bir değerler dünyasını tarihselleştirmekle mümkün olabilir.
“Bu yapıldığında ise Fars kültürünü benimseyen Büyük Selçuklular ile
Türkçeyi kullanmakla birlikte, bunu günümüzde anladığımız anlamda ‘milliyetçi’
amaçlarla yapmayan Anadolu Selçukluları ve beyliklerin ‘Türk milleti’ adına
egemenlik tesis ettiklerini savunabilmek mümkün olmaz. Milliyetçilik etnik
kimlik ve ‘Türklük bilinci’ olmadığı için Anadolu beylikleri uzun süre
aralarında savaşmışlardır.”.(*)
Kafalarında olan tamamıyla
ümmet yapılanması (ki,
Efendimizin (sa) ümmeti ile hiç alakası yoktur, siyasi toplum yapılanmasıdır
hayallerindeki.) sanki günümüzde uygulanabilirmiş gibi.
Haydi diyelim, milli devletlerin sonu geldi. Yerine ne koyacaksın Profesör?
Ümmetçilik değil mi? Ya bunu uygulayabilecek misin? Evet diyebiliyorsan,
uygulamana müsaade edebilecekler mi? Nasıl bu kadar saf olabiliyorsunuz?
Sosyolojik olarak imparatorluklar döneminde, elbette ‘Türk milleti’ tanımlaması
ön plana çıkartılmamıştır. Çıkartılmadı diye, yok mu sayacağız? Ya, devletleri
yönetenler Türk yok mu dedi. Bu ne gaflettir Profesör? Bu kadar yalan yanlış
bilgileri ulu orta salmak doğru mudur?
Hem diyeceksin ki, bin
yıllık tarihi bugünün değerleriyle anlatamazsınız, hem de geçmişin değerlerini
bugünün değerleriyle karşılaştıracaksın, bu ne tezattır Profesör?
Bu bahtsız profesöre
taşlara kazınmış bir cümleyi tekrar edelim, belki Türk milletinden olduğunun
farkına vardırabiliriz: (Not:
Bilge Kağan’dan nefret ederler, tıpkı Atatürk’ten nefret ettikleri gibi.)
“Üstte mavi gök çökmedikçe,
altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir? Ey Türk!
Titre ve kendine dön…”
“Ne Mutlu Türküm Diyene.”
(*) M. Şükrü Hanioğlu, Sabah,
07.04.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder