18 Nisan 2013 Perşembe

Doğrudan ‘Türk’e Düşmanlar



Evet, anlamlı değildir. “Bin yıllık bir süreci yorumlayarak 2013’te yapılacak bir anayasanın vatandaşlık tanımında “Türk” ifadesinin kullanılmasını talep etmek anlamlı değildir.” . Evet değildir. Belki seni tatmin etmez söyleyeceklerimiz, zira aklını peynir ekmekle yemiş, ilmini ve düşüncelerini başkalarına satmış, hizmetkâr olmaya azmetmiş bir zavallıya ne söylesek azdır. Tesiri de olmayacaktır. Anlamlı değildir çünkü kendini bir bulunmaz Hint kumaşı sananlardansın. Fikri sabitin, mümkün değil ki, ikna edilebilsin. Zavallı aydınımız, kendisine ait olamayan fikirleri nasıl da, yırtınırcasına savunuyor. Kalemi sürçüyor, dili peltekleşiyor ama hizmetine var gücüyle devam ediyor. Prof. yapmışlar, büyük bir üniversitede de kürsü sahibi yapmışlar, daha ne ister akıllım benim. Bu nimetleri bahşeden ağaya hizmette kusur etmeyecek. Anayasada Türk kelimesinin olup olmaması senin için bir şey ifade etmeyecek, biz bunu biliyoruz, elbette senin için ‘anlamlı değil’. Bu itibarla rahatlıkla anlamsızlığını yazabiliyorsun. Öteden beri bu fikirde olduğunuzu biliyoruz. Küçük yaşlarından itibaren beynini bu fikirlerle doldurdular, kürsü sahibi olunca da bilimsel lafları sıralayarak, bizleri de ikna etmeye gayretiniz gözden kaçmıyor. Efendi, efendi tam da İngiliz oyunu budur. Tam da efendilerinizin o küçük ‘dernekte’ sizlere dikte ettikleri, Türk’ten kurtulmak, değersiz ve anlamsız bir isim gibi lafların tesiriyledir söyledikleriniz. Türk mü, Müslüman mı safsatası kadar kendinizi kandırdığınız bir alan daha var mıdır bilmiyorum. Utanma-arlanma bir yana bırakılmış, başka milletlerin teknesine su taşımaktır yaptıklarınız. 1. Türk’ü sevmezsiniz, 2. Atatürk’ü sevmezsiniz, 3. Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni sevmezsiniz, 4. Sizler kendinizden başka kimseyi sevmezsiniz. Kendinizin dışında yapılan ne varsa yanlıştır, düşünülen safsatadır. Bulduğun bir-kaç bilimsel lafların arkasına sığınarak, Türk’ü tarihten silebileceğini mi düşünürsün a benim satılmış akıllım.

Yaptığın tamamıyla Siyonizm’in tuzağına girmektir. Söylemeye çalıştığın onların söyledikleridir. Siyon – İngiliz (Avrupa) ortaklığının tek derdi vardır, Türk’ü silmek.

Şimdi bu cümleye de ‘korku’ veya ‘paranoya’ diyeceksin, iftira ve küçümseme de üzerinize yok. Cahil bırakılmış, aç bi-ilaç bırakılmış ve istediğinizi yaptıracağınızı zannettiğiniz fakir milletimizin, arifane tavrı ve kabulleri ile bölemediğiniz vatanını, bitiremediğiniz kardeşliğini daha nerelere kadar kaşıyıp, küllenmiş yaraları açacaksınız.

Evet, sana göre, Selçuklu Türk değildi, Osmanlı Türk değildi, Anadolu toprakları 1000 yıldır Türk’ün egemenliğinde değildi, Atatürk uydurdu bunları. 90 yıldır da millete bu yalan yanlış tarih kurgulaması dayatılıyor. Selçuklu Türk Milleti demedi, Osmanlı Türk milleti demedi… Sayın prof. soruyorum: demesi mi gerekirdi? Ne kadar da hayalcisin, nasıl da edebi cümlecikler yazdığın zannıyla zevkten kızarmak üzeresin. Ne milli devlet yapısından haberi var, ne de imparatorluk uygulamalarından ve sosyolojik gelişiminden, .. at bre Debreli Hasan, dağlar inlesin…

Şu cümlelere bakınız:

“Milliyetçilik ve ulus-devletin uzun süreli egemenliği sonrasındaki bir zaman diliminde yaşamamızın milliyetçiliğin olmadığı, etnik kimlik ve aidiyeti önem taşımadığı bir dünyayı anlayabilmemizi zorlaştırdığı açıktır. Bunların olmadığı bir dünyada bize doğal gelen, hep varolduğunu düşündüğümüz ‘Türk Milleti’ benzeri bir kavramsallaştırma da yapılmıyordu.

“Bu nedenle Selçuklu ve erken Osmanlı asırlarını kendi tarihi bağlamlarında inşa edebilmek ancak ‘Türk egemenliği’ benzeri kavramları barındırmayan bir değerler dünyasını tarihselleştirmekle mümkün olabilir.

“Bu yapıldığında ise Fars kültürünü benimseyen Büyük Selçuklular ile Türkçeyi kullanmakla birlikte, bunu günümüzde anladığımız anlamda ‘milliyetçi’ amaçlarla yapmayan Anadolu Selçukluları ve beyliklerin ‘Türk milleti’ adına egemenlik tesis ettiklerini savunabilmek mümkün olmaz. Milliyetçilik etnik kimlik ve ‘Türklük bilinci’ olmadığı için Anadolu beylikleri uzun süre aralarında savaşmışlardır.”.(*)

Kafalarında olan tamamıyla ümmet yapılanması (ki, Efendimizin (sa) ümmeti ile hiç alakası yoktur, siyasi toplum yapılanmasıdır hayallerindeki.) sanki günümüzde uygulanabilirmiş gibi. Haydi diyelim, milli devletlerin sonu geldi. Yerine ne koyacaksın Profesör? Ümmetçilik değil mi? Ya bunu uygulayabilecek misin? Evet diyebiliyorsan, uygulamana müsaade edebilecekler mi? Nasıl bu kadar saf olabiliyorsunuz? Sosyolojik olarak imparatorluklar döneminde, elbette ‘Türk milleti’ tanımlaması ön plana çıkartılmamıştır. Çıkartılmadı diye, yok mu sayacağız? Ya, devletleri yönetenler Türk yok mu dedi. Bu ne gaflettir Profesör? Bu kadar yalan yanlış bilgileri ulu orta salmak doğru mudur?

Hem diyeceksin ki, bin yıllık tarihi bugünün değerleriyle anlatamazsınız, hem de geçmişin değerlerini bugünün değerleriyle karşılaştıracaksın, bu ne tezattır Profesör?

Bu bahtsız profesöre taşlara kazınmış bir cümleyi tekrar edelim, belki Türk milletinden olduğunun farkına vardırabiliriz: (Not: Bilge Kağan’dan nefret ederler, tıpkı Atatürk’ten nefret ettikleri gibi.)

“Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir? Ey Türk! Titre ve kendine dön…”

“Ne Mutlu Türküm Diyene.”

(*) M. Şükrü Hanioğlu, Sabah, 07.04.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...