PKK’nın başımıza bela
edilişiyle başörtüsü probleminin milletin başına çorap (gibi) örülüşü aynı
dönemlere rastlar. Millet ve Devlet olarak bize şunu dayattılar: Buyurun size
iki problem uğraşın, nasıl ve nereye kadar çözeceksiniz. PKK Anadolu’nun her
yöresinde kanlı eylemlerini yapıyorken, devletimiz bütün gücünü, parasını,
emeğini terörü def etmek için yoğunlaştı. Bunlarla uğraşırken, TVlerde,
gazetelerde Otuz yıl boyunca tek derdimiz vardı tartışacak: Başörtüsü.
Şimdilik Otuz yılımızı
aldı, alacağından da gayrı.
Her ikisini de farklı bir
mecraya oturttular. Her ikisi de tehlikeli sularda günümüzde. Birisi can almaya
devam ederken, isteklerine ulaşıyor bir bir. PKK canilerinin her istekleri
kanunlaşıyor. Kanunları çıkaran iktidar partisine destek hala devam ediyor. Bir
söyleyişe göre destekleri gün-be gün artmakta. Akıl tutulması buna denir! PKK
ile bunca uğraşmanın yanında diğer derdimiz ise, hiç anlaşılamayan Kur’an’ı
Kerim’in farklı bir ama yanlış bir yorumunun üzerine oturuyor. Her ikisi de
üzerinde konuşulması, çözülmesi oldukça zor problem.
Üniversitelerimizin hali
içler acısı. Her ile kurulan üniversiteler, her ilçeye kadar yapılan yüksek
okullar, öğretmensizlik, kütüphanesizlik, kalitesizlik.. le uğraşıyorlar.
Eğitime öğretime, araştırmaya, geliştirmeye ne paraları var, ne bilgi
birikimleri. Kıyıda köşede kalmış, adı-sanı bilinmez (kaç tane ise) ilim
adamları da kimi küstürülmüş, kiminin elinden kürsüleri alınmış, imkânsızlıklar
içinde debelenip duruyorlar. Kıymetli bilim adamlarının bazıları ise, intihar
veya kaza perdesi arkasında hayatlarının sonlandırıldığını görüyoruz. İlmî,
aklî çözümler üretecek cesareti de elden alıyorlar. Bir kuşatılmışlık
içindeyiz. Korku salıyorlar. Tutukluyorlar, öldürüyorlar.
Üniversitelere öğrenci
gönderen liselerin halini hiç konuşmayalım. Bir yanda üniversite hazırlamaya
yönelik kurslar ki, bu kurslara öğrenci ilk mektep üçüncü sınıfında başlaması
gerek. (Velilerin bütçelerini boşaltma mekanizmaları) ezbere dönük, doğru
cevabı bulmaya yönelik eğitim sistemi, her yıl ‘bu olmadı yenisini getirelim’
mantığı ile hareket eden bir Milli! (ne kadarsa) Eğitim Bakanlığı.
Üniversitelerimiz nedense
Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır sorunlara çözümler üretememektedir. Çözüm
bulanlar da seslerini ya duyuramamakta ya da korkudan seslerini
çıkaramamaktadırlar. Bu durum, bir ülkenin felaketidir. Konuşamayan ilim
adamlarının bulunduğu bir ülkede, Hak, hukuk, adalet, demokrasi’den nasıl
bahsedilebilir? Otuz yıldır bir başörtüsü problemine sayısı bilmem kaç tane
olan İlahiyat Fakültelerinden, sayısı binlerle ifade edilebilen Prof. Doç.
Kadrolu ulemadan bir tatminkâr cevap gelmez mi?
Yeniçağ Gazetesi’nden Hasan
Demir 18 Şubat 13 tarihli yazısında: “İngiliz Osmanlı’yı darmadağın eden milletin adıdır. Yine İngiliz,
Hindistan’da Babür Türk İmparatorluğunu ortadan kaldıran, kaldırmakla
yetinmeyip ‘Türk’ adını kazıyıp yerine ‘Moğol’u ikame milletin adıdır. Araplara,
‘Türkler sizin topraklarınızı yıllarca işgal etti ve sizi sömürdü. Türkler
laikleşerek İslam’dan çıktı’ diyerek Türkleri kötüleyen, Türklere de, ‘Araplar
sizi arkadan vurdu’ diyerek Arapları kötüleyerek emperyalizm için tehlikeli
gördüğü İslam birlikteliğini dinamitleyen İngiliz’dir”. Şeklinde
yazdı.
Hem PKK, hem de başörtüsü
sorunlarının arkasında da İngiliz parmağı aramak, bu sorunların İngilizlerin
işi olduğunu vurgulamak, boşa olmasa gerek. Hem, başörtüsünün yasaklanışı ve
sıkı takibata tabi tutulması, hem de başörtülülerin çığ gibi büyüyüp yıllarca
süren günlük, haftalık gösteriler ve nümayişler yapması başka nasıl
açıklanacaktır. Üniversite kapılarının önlerindeki manzaralar unutulur gibi
değildir. Her iki tarafında bir ajanın (ajanlar topluluğunun çalışmalarının)
provakasyonuna geldiğini söylemek mümkündür.
Mevcut yönetenlerimizin
iktidar koltuklarını doldurduğu günden itibaren ise başörtüsü nümayişlerinin
bıçak keser gibi kesilmesi, sonuçlanması anlaşılır bir şey değildir. Tıpkı, 12
Eylül ihtilalının ertesi günü olayların kesilmesi gibi.
Sonra…
Sonrası malum. Muhafazakâr
iktidar istediği şekilde başörtüsünü yasal hüviyete büründürdü. Şimdilerde,
başörtülü milletvekilini meclise sokmak derdindeler.
Tam da İngiliz ajanlarının
istedikleri gibi.
“Habertürk Tv’de Emekli
Tuğgeneral Haldun Solmaztürk, ‘Oslo’da İngilizlerin kontrolünde hükümet, PKK
ile masaya oturmuştur. Üstelik bu görüşmelerde, açıklanan kayıtlara göre,
hükümet görevlileri, Türk tarafını, PKK sözcüleri de Kürt tarafını temsil
etmiştir. Türkiye, PKK’nın Kürt tarafının temsilcisi olduğunu kabul etmiştir”.
(Arslan Bulut, 20 Şubat 13, Yeniçağ)
Daha neler çıkacak,
birlikte göreceğiz.
Silivri yollarına döşenen
ufak tefek taşların sebepleri ve müsebbipleri teker teker ifşa edilmelidir,
edilecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder