24 Mart 2013 Pazar

“APOS Tapınağında Birisi yalnızdı…”



Nihat Genç sağ olsun kıvrak zekâsının ince anlatımı ile bulduğu ‘APOS’ benzetmesi bizi zorluktan kurtardı ve izniyle ödünç alarak başlıkta kullandık.

Önce İsrail ve Mavi Marmara’yı söylemeliyiz. “Özür dilemiş İsrail” böyle söylüyor haber bültenleri, gazeteler. Basının yandaşı nasıl da çarpıtıyor haberi. Ortada özür filan yok. İsrail lehine gelişmeler var. Neler yapacağız bu özür laflarının sonunda, Türkiye’ye neler düşüyor? 1. Mavi Marmara baskınına katılan askerler aleyhine açılan Türkiye’deki davalara son veriliyor, 2. İsrail – Türkiye ilişkileri baskın öncesi günlere dönüyor (askeri, ekonomik, ticari) . Kazanan kim? Özür dedikleri de şöyle oluyor: Obama Ortadoğu gezisinde İsrail’de bulunduğu sırada, ayaküstü Erdoğan’ı arar, konuşmaları arasında Binyamin Neteyahu’ya telefonu verir. İsrail başkanı kıvırır, bir türlü söyleyemez ve telefonu Obama alır ve İsrail dilinden özür kelimesini tekrarlar. İşte özür dedikleri olayın gelişimi. (Kaynak,merkezliğini beğenmemiş, yandaşlaşmış, mütareke basını)

Olay öncelikle Beyaz Saray’dan duyurulur. Muteber kaynak ya! Artık, memnuniyetler ordan-burdan dillendirilirken, Ortadoğu’dan yandaşlar da “Ümmet’in zaferinden, Erdoğan’ın kararlığından” filan bahsederler. Güç ellerinde, basın ellerinde, istedikleri gibi manipüle etme imkânları var, biz cahillere de! kabul etmek düşüyor. Olay budur.

Diyarbakır zaferinin ilanından hemen sonraya denk gelişi hakkında da isteyen istediği gibi düşünebilir. Ne ilginç, Mavi Marmara’yı İsrail üstüne süren, İsrail açıklarında baskın düzenleyen, 9 Türk’ün şehit edilmesini sağlayan, İsrail’in özür dilemesini isteyen, sırası-zamanı gelince de özür dileyen hep birinci ağız olan ABD’dir. Bu ağzın aynı zamanda ilginç üç konuşmaya da imza attığını düşünüyoruz. Müzakerede uzlaşmanın bu derekesi mümkün olamaz.

Üç konuşmanın birincisi Dış İşleri Bakanı Davutoğlu’nun Diyarbakır konuşmasıdır. İkincisi Başbakan Erdoğan’ın grup toplantısındaki konuşmasıdır. Üçüncüsü, PKK elebaşı, eli kanlı terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır meydanına getirilen mektup mesajında anlatılanlardır. Üçünün de çıktığı kalem aynı kalem.

Aynı dili kullandılar, aynı lisandan konuştular. Konuşan tek kişi idi, hep aynı kişi konuştu. Meclis, grup konuşmalarındaki ağızla, Diyarbakır’da Nevruz (güya) toplantısına mektup gönderenin ağzına bakınız. Sözler, laflar, cümleler, satırlar, vurgular… Aynı ağızdan, aynı kalemden, aynı kafadan çıkmış. Ve hatta, Davutoğlu’nun Diyarbakır konuşması, aynı, tıpatıp, benzer… Aynı kalemin, aynı mantığın, aynı ağzın marifeti.

Hayır diyebilirsiniz, hakkınızdır. Projenin başında kim var? Asıl bu soruya cevap verebilirsek, doğruya varırız.

Projenin başındaki, Diyarbakır gösterisinin hemen ertesi günü İsrail taraflarındaydı ve Başbakanı aramış. Özür filminin oynatıldığı zamanlar.

Bu oyunların hiçbir yerinde Türkiye yok. Kuklacı, ellerine bağladığı ipleri çektikçe kuklalar hareket edip duruyorlar. Kuklalar da oyun oynadığını zannediyor. Oynatandan habersiz.

Tapınakta kendi çalıp, kendi söyleyen garibanın pabucu dama atıldı. Yerine getirdikleri, katil, eli kanlı, bebek katili, idam mahkûmu… Kötü ne kadar sıfat varsa hepsini üstüne yakıştırmış birisi. Abdesti ve namazı da kendileri yakıştırmıştı. Şimdi lider olarak onun yerini aldı. Tapınakta yapayalnız kaldı. Duyduğumuza göre, Fethullah Gülen’in de yerine oynuyormuş. Şu sözlere bakınız: “Fethullah Gülen’in ‘sulhte hayır vardır’ yaklaşımı benim de yaklaşımımdır. Bütün Ortadoğu’daki demokratik bir siyaset ve barış içinde birlikte çalışabiliriz, Fethullah Gülen’e selamlarımı söyleyin. Onu en iyi anlayan benim”. (Hürriyet, 23.3.13, Okan konuralp haberi). Onu en iyi anlayan benim. Nasıl yani? İkisi de mahpus, birisi ülkesinde, diğeri yabancı ellerde. Bunu mu söylemek istiyor acaba?

Evet, birilerinin pabucu dama atıldı… Ancak. Obama imdada yetişti. Türkiye’de yapılan ve uygulananlar yüzünden neredeyse sürünme mertebesine kadar inen Erdoğan’a Obama hayat aşısı verdi. İsrail Başkanı ile yapılan telefon görüşmesi ve yalan da olsa ortaya salınan haberle, büyük siyasetçi Erdoğan havasını yeniden pompaladılar. Belki de daha kuvvetli bir hale getirdiler. Nitekim, iki gündür Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın konuları ‘özür’. Destekçilerinin sayısı (oranı) gittikçe düşen AKP’ye hayat öpücüğü böyle verilir.

Şimdilik yalnızlıktan kurtuldu. APOS tapınağında istediği ritüellerle rahatlıkla raks edebilir. Sıkıştığı vakit, bir yandan Obama, bir yandan Netenyahu, bir yandan yandaş basın… Derken gücünü toplayıveriyor.

APOS tapınağında, partnerin Apo ile… Hem İmralı müzakerelerini yöneten, hem bizimkilerin eline konuşacağı metinleri veren, Apo’nun APOS olup, Diyarbakır meydanında Türkiye’nin işgal edildiğini dünya âleme ilan eden, dolayısıyla bütün Avrupa’nın ve Hristiyan âleminin bayram yapmasını sağlayan, hem de İsrail’in özür dileme işlemini gerçekleştiren kişi, aynı kişidir. Aynı güçtür. Bu konuda kimse kendine pay çıkarmasın.

Doğru olup, doğru konuşalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...