7 Şubat 2013 Perşembe

İhanet Adasında Neler Oluyor?


Yeni Çağ Gazetesi yazarlarından Armağan Kuloğlu, Özcan Yeniçeri, Hasan Demir ve Ahmet Bican Ercilasun, “İhanet Adasında Neler Oluyor” başlığı ile yazı yazdılar. Aynı başlığı seçmeleri ve fakat kendi bakış açılarından hadiseyi değerlendirmeleri enteresandı. Güzel bir yol aslında, tekrarlar bıktırmazsa, vahameti anlatmanın etkili bir yoludur. Öğrenmek tekrardan geçer. Anlaşılmasını, pekiştirilmesini teminen, aynı konuyu tekrar, tekrar okumak, farklı konularda daha fazla kitap okumaktan iyidir. Her şeyi bilmeye değil fakat bildiklerimizi sağlam ve en iyi şekilde bilmeye zaruret vardır. Bu anlamda hayırlı bir iş olmuştur. Bu itibarla biz de, yazarlarımızın izni ile ödünç alarak aynı başlığı kullandık. “ihanet adasında neler oluyor?”.

Türk medyasında, (cani denilmesin, bebek katili denilmesin, ev hapsi çözümdür, tecritten vazgeçilsin.. gibi konuları) uzun yıllar tartıştırdıktan sonra işareti Osman Öcalan ile vermişlerdi: “Ağabeyim 2013 yılında serbest kalacak”, serbest kalma işin anlatımı tabii ki “partisinin başına geçecek”[1]. Bu arada PKK içinde bir liderlik savaşının da olduğunu biliyoruz, hatta bu savaşın taraflarının Barzani, Suriye’de ki bazı güçler, Karayılan.. Oldukları pek çok haberde işlenilmişti. Adalet Bakanı Sadullah ergin CNN Türk’te 25 Ocak tarihli Taha akyol’un sunduğu programda şunları söylüyor: “Öcalan bölgenin ve Türkiye’nin reel politiğini daha sağlıklı değerlendiriyor. Geçmişteki yaklaşımıyla şimdiki arasında pozitif fark var. O yüzden tekrar bu süreç başladı.” [2] Devletin başındakilerin görüşü bu. Artık, görüşleri mi bu, yoksa Türk insanını kandırmanın bir yolu olarak mı bu tür cümleleri kullanıyorlar, bu konu okuyucunun idrakine ve yorumlamasına bırakılmıştır.

Tam bu noktada söylemeliyiz, Başbakan Erdoğan bir TV de yandaş tesmiye edilen gazetecilerin sorularına cevap verirken, “uzun tutukluluk, TSK’nın terörle mücadelesine darbe vuruyor, oralara gönderilecek subay kalmıyor.”[3]Diyor. İsteyen istediği gibi anlar, şu şekilde de okunması mümkündür. ‘Bir af düşünüyoruz, PKK ile mücadele eden komutanları çıkarmak için genel bir af.’ Böyle olunca, genel affın içine, PKK’lıları da, KCK’lıları da koyabiliriz. Bir sizden bir onlardan hesabı, biz bu hesabı 12 Eylül’ün dikta zamanlarından hatırlarız, kafa aynı kafa, mantık aynı mantık. Bu çalışmalar milleti yumuşatma, kafalarını karıştırma çalışmalarıdır. Osman Öcalan’ın Bir buçuk yıl evvel söylediği, ‘ağabeyinin serbest bırakılması’ noktasına milleti getirme çalışmalarıdır. Başka ne anlayacağız?

Bu noktaya nasıl gelindi?

Hafızalardadır. MİT Müsteşarı Emre Taner, hazırladığı raporu sunarak, medyanın (Türk Milletinin gözü önünde) düğmeye basmıştı, yardımcısı Cevat Öneş’te ardından o TV senin, bu TV benim hesabıyla projelerini anlatmıştı (hala anlatmaya ve karıştırmaya devam ediyor). Sonra da yine MİT liderliğinde Oslo görüşmeleri, o sıralarda Başbakan’ın danışmanlarından olan Hakan Fidan görüşmelere katılmış ve sonrasında da MİT’in başına getirilmişti. Ne hikmettir ki, son dönem MİT elemanları hep aynı düşünen kişiler arasından seçiliyordu. Bu nasıl oluyordu? Oluyordu, çünkü ‘yabancı uzmanlar’ adı ile açıktan açığa yabancı casuslar çalıştırılıyor ve dinamit onların öngörüleri ve stratejik planlamaları ile devletimizin altına konuyordu. Dışarıdan yönlendirilen ve yönetilen bir açılım safsatası, devletimize zorla dayatılıyordu. Amaç, bağımsız Kürdistan’ın kurulması ve Türkiye’nin koruyuculuğuna bırakılması. PKK bu aşamada sadece bir perde.

“ABD’nin, terörle ulaşılmak istenen hedefe ulaşıldığını kıymetlendirerek konuya artık siyasetle devam edilmesinin uygun olacağını düşündüğü, Avrupa’nın da bu yaklaşıma katkı sağladığı, yapılan açıklamalardan ve verilen destekten anlaşılmaktadır.”[4] Bu itibarla, Oslo görüşmelerinden, İmralı görüşme ve müzakerelerine geçilmesi planlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Bu görüşmelerde de, her iki tarafın (Türk devleti ve PKK canisi’nin) eşitliği ön kabul olarak anlaşılmış olmaktadır ki, görüşmeler başlamıştır. Görüşmeler sırasında BDP başkanı Demirtaş “iki tarafın eşitlenmesi”ni[5] söylemedi mi? Cevat Öneş, “harita bile değişir” demedi mi?

Ahmet Bican Ercilasun Hoca da aynı başlıkla yazdı demiştik. Yazısına şu cümlelerle başlar; “Her şeyden önce bir yalanı ortaya koymak lazım. Bu yalan 30 yıldır terörün önlenemediği yalanıdır. ‘açılım’ diye başlayıp, ‘İmralı süreci’ diye devam ettirilen girişimlerin dayandığı temel gerekçe budur. Durmadan şunları söylüyorlar: Anaların gözyaşları dinmelidir, akan kan durmalıdır. Bunlar tamamen yalandır. Bu yalanları durmadan yüzlerine vurulmalıdır.”[6] Hoca rakamlarla yalanlarını yüzlerine vuruyorlar, rakamlar da hükümet yetkililerinin ağzından çıkan rakamlar. Ayrıca bir tarih perspektifi sunuyor Hoca, Yazının okunması gerekir.

Özcan Yeniçeri ise, hükümet yetkililerinin Öcalan’ı yumuşatma çalışmaları, devletin MİT ve Müsteşarı aracılığı bu işte kullanıldığını ayrıntılı olarak anlatıyor.[7]

Anlaşılıyor ki, ‘barış’ dedikleri PKK’nın siyasallaştırılması ve liderinin partisinin başına geçirilerek, Kürdistan’ın kurdurulması çalışmalarıdır.

Yazılar, sözler, gerekenler suya yazılmamıştır. Tarihin bir sayfasına not edilmiştir. Bir gün kurulacak olan ‘İhanet Mahkemelerinde’ yargılanacaklara şimdiden hatırlatırız. Gerekçeleri yerli olan savunmalarını hazırlasınlar.

Çünkü tarih unutmaz…


[1] 14 Kasım 2012, Habertürk, Kasım Cindemir
[2] 26.01.2013 tarihli gazeteler
[3] 25 Ocak 13 tarihli Hürriyet
[4] 22 Ocak 13, Armağan Kuloğlu Yeniçağ
[5] Hasan Demir 27 Ocak 13 Yeniçağ
[6] A.Bican Ercilasun,26 Ocak 13 Yeniçağ
[7] 24 Ocak Haberiniz ve 25 Ocak Yeniçağ

1 yorum:

  1. Atila Göray:

    İhanet Adasında olan şeyler yeni şeyler değil..Bence ATATÜRK ün ölümü hemn ertesi başlayan İHANET SÜRECİNE atıfta bulunmak lazım.. Burada yaşanan İHANET SÜRECİNİN vardığı yerdir..Soruyorum arkadaşlarımıza...Hangi hükümet Milletimizden yana ve Milli çıkarlarımızdan yana tam duyarlı davranmıştır?NATO ya giren anlayış neyse ...APO ve Bölücü zihniyetle anlaşan anlayış ta odur.. Burada hemen dikkat çekmek isterim ki: Hakiki İslamla dolu yüreklerin daha diri Tam Bağımsızlık yolunda hayatın her alanında seslerini gür yükseltmeleridir. Geldiğimiz nokta da, sadece Milli duygularımızdaki zaafiyet sorgulanmıyor...Ülkemizdeki İslam anlayışının da bu olaylara karşı duruşuda bir o kadar sorgulanmaktadır..Başörtüsü kadar önemsiz gözüken ''KOZMİK ODA ''ya girilmesi gibi yaklaşımların Milletimizin ne kadar da düşürüldüğünün apaçık resmidir

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...