17 Ocak 2013 Perşembe

Paradigmanın İflası



Yıllar boyu, katilliği, caniliği, kalleşliği konuşuldu. Konuşanlar da, dinleyenler de fikir birliği içindeydiler. Onları aynı düşünce ve kabullerde birleştiren ise, durmaksızın gelen şehit cenazeleri idi.

Köyleri basılan, yiyecek stoklarına el konulan, köyüne köprü yapılırken iş makineleri tahrip edilen, çalışanları ölümle tehdit edilenler hep aynı fikir içindeydiler. “PKK elebaşı canidir”.

‘Toplum mühendisliği’ dedikleri, örgütlü çalışmalar başladı. ‘Şehit cenazelerinin’ gösterilmemesi tartışıldı evvela. Hem de hükümet yetkilisinin talimatıyla, gazetelere, TVlere talimatlandı bu istek. PKK militanlarının yaptıkları eylemler, patlattıkları bombalar gösterilmemeye dikkat edildi.  ‘Cani’ demeyelim, lafını ortaya salıp üzerinde çalıştılar. ‘O da insandır’ diyerek, isminin önünde kullanılan olumsuz tabirlerin topunu kullanmaz oldular. Bir Uludere kazası yaşandı ki, tam istedikleri buydu. Devletin yanlışını, askerin hatasını, Genel Kurmay’ın yetersizliğini filan dillerine doladılar. Bir ağlak’a ‘iyi ki bunların zamanında savaşa girmemişiz’ bile dedirttiler. Medya güçleri o kadar fazla ki, dinleyicilerin tamamını buna alıştırdılar. Beyinlere istedikleri ‘yönlendirilmiş, yönlendirmeyi’ nakşettiler. Dinleyicinin bundan kaçması neredeyse imkânsız. Kapatsa bir kanalı, geçse öbür TV’ye, karşılaştığı farklı kişiler ama ağızları aynı. Yağmurdan kaçan doluya tutulur, ya da kaçmak imkânsız.

Milletin değerlerini alt-üst ettiler. İnandıklarının yanlışlığını vurguladılar. Yaşanan mesela, ‘Habur facisaı’nın, provakatörler vasıtasıyla oluştuğunu, aslında bunların olamayacağını vurguladılar. Dağa kaçırttılar bir milletvekilini. Güzel çocuklar, iyi arkadaşlar tanımlamasıyla tanıştık akabinde. Ne iyi çocuklardı bunlar. ‘Fahriye abla’ çatlayacak handiyse kıskançlıktan.

Şu provokatör kelimesi. Nelere kadirmiş meğer. Oslo görüşmelerinin bile provokasyon olduğunu utanmadan söylediler, anlattılar.

Oslo’da görüşmelere katılanları sorgulamak istedi Yargı. Provokasyon dediler.

Millet bütüne bakamaz, toptan göremez. Parçalara bakar, küçükleri inceler. Bir bütünün parçası olduğunu idrak edemez. Öyle güzel işlediler, öyle güzel oluşum yaptılar ki, millet çoğunluğu onların söylediklerine iman derecesinde inanır oldu.

Şimdi, ne ‘cani’ kaldı, ne ‘bebek katili’, yerine ‘İmralı’ geldi. Resimlerde kullandıkları ‘sert bakışlı’ kaba kişi gitti, yerine, makyajlanmış, tıraşlanmış, renklendirilmiş yumuşak bakışlı, güzel görünümlü, geleceğin milletvekili adayı gelmiş.

Başardılar bunları.

(NOT: Bitmemiş bir yazıdır. Devamına elim varmıyor)

2 yorum:

  1. Harun Meral :

    BU AKŞAM OKUDUĞUM ve DÜŞÜNCEYE SEVKEDEN BİR TESBİT.
    "Hafızalarında geçmişi yok edenlerin gelecekleri de yoktur, olamaz.
    İster fert düzeyinde, ister hareket bazında, ister millet nazarında olsun, geçmişe
    açılan pencerelerin kapatılması istikbali de köreltir, köreltecektir.
    Hafızanın yitirilmesi, şuur kaybı, mutasyona uğramanın en acı sebebidir. Yaşadıkları an ve gerçekleri okuyabilmenin-tavır geliştirebilmenin yegane dayanağı geçmişle irtibatlı olabilmektir.Geleceği tesis edebilmek, buzdan binalarla değil, çelikleşmiş köklere dayanarak mümkün olabilecektir."
    Fert olarak, millet olarak, camia olarak bu tesbite göre kendimizi bir yoklayalım. Sonuç nedir.
    Acaba, " Kökü mazi de olan Ati "çizgisindemiyiz

    YanıtlaSil
  2. Abdurrahman Biçer:

    Yazının sonunda ki "BAŞARDILAR" sadece bir "zan" olarak kalmalı...

    "Paradigmalar" iflas edebilir, buna hiç itiraz etmem...

    Ancak

    "Hissi Kablel Vuku" lar... "Maşeri Vicdan" lar asla iflas etmezler...

    Bunu birileri ÇOK ACI bir biçimde...

    Bizler de "ÇOK MUTLU bir biçimde...

    göreceğiz yakın bir gelecekte...

    Bekleyiniz efendim... BEKLEYİNİZ...

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...