17 Eylül 2012 Pazartesi

İçeriden Fetih



Avusturya’nın psikolojik propaganda sonucunda, bir tek kurşun sıkmadan Almanlar tarafından 1938 yılında işgal edilmesini anlatır 27 Ağustos tarihli makalesinde Servet Avcı. “Viyana’ya silahlı birlikler girmeden yıllar önce evlere radyolar yoluyla giren Nazi propagandası işgali başlatmış, zihinleri çoktan teslim almıştı… Domenach’a (Fransız psikoloji uzmanı) göre Avusturya halkı, ‘bugün yarın Alman orduları gelecek’ şeklindeki bıktırıcı, usandırıcı tehdidin sürekli tekrarlanması karşısında ‘artık ne olacaksa bir an önce olsun’ noktasına planlı bir şekilde getirilmiş, sindirilmiş, muhtemel direnci kırılmış ve olacakları kabul hale gelmişti…”

Ne olacaksa olsun!

Bu söz tanıdık geldi bana. Yanımda konuşuldu çünkü. Öyle bir imanla söyledi, öyle bir inandırmak isteği ile söyledi ki, “bu sözünüze katılmıyorum” şeklinde yaptığım itiraz duyulmadı bile. Şırnak, Şemdinli ve Hakkâri il ve ilçelerinde ve son olarak Gaziantep’te PKK militanlarının yaptıkları silahlı ve bombalı olaylar ve şehitler üzerine söylenmişti. “Nedir ki, Şırnak, Hakkâri ver gitsin ve kurtul. Bu kadar basit bir çözümü ne diye göz önüne almazlar ki?” söz bu. “Ver kurtul”. Söyleyen ise (ki, vahim olan da budur) otuz beş yıllık bir hâkim. Neye göre ve niye verilecek? Peki, Van ne olacak? Bitlis kime kalacak, ardından da Siirt gelecek oralar ne olacak? Sorumuz ise cevapsız kaldı. İtiraz yükseltildi. Hayır hayır bu kadar değil, diyorlar ki, “en büyük Kürt Şehri İstanbul’dur. Söyler misiniz İstanbul ne olacak?”. “O kadar da değil”, dedi. Lakin laf ağızdan çıkmıştı bir kere.

Propaganda önemli bir savaş silahıdır. Irak’ta, Libya’da içinde bulunduğumuz günlerde de Suriye’de şahit olduğumuz gibi. Özellikle son günler karşılıklı propaganda savaşlarının ne kadar önemli olduğunu, siyasilerin konuşmalarından bu konuşmaların medyadan verilmesinden anlıyoruz. Etkili kullanıldığında birkaç atom bombası tesirini gösteren acımasız bir bomba.

Yeni bulunmuş bir silahta değil, insanın dünyaya düşüşünden sonra ortaya çıkmış, fitne kelimesi ile belleklere kazınmış bir bomba. Savaşlar öncesinden, kurulu bulunan teşkilat aracılığı ile millet içine haber salma, yanlış bilgi verme veya istedikleri bilgileri istedikleri şekilde verme gibi çalışmalardır. Bunlar için koca koca medya şirketleri kurulur, dev televizyonlar yatırımları (El-Cezire gibi) yapılır, haberin veya bilginin o halkın kültürüne göre nasıl verilmesi gerektiği çalışmaları yapılır ve bomba salınır millet içine. Bu çalışmalardan en etkilisi ise, çalışma yapılacak millet içinden akademisyenler, itibarlı gazeteciler, iş adamları, sivil toplum kuruluşu yöneticileri, devlet kademelerinde görevli üst düzey yöneticiler gibi etkili ve yetkili kişileri bulup, çeşitli yöntemlerle kendi saflarına çekilir ve düşman milletin istekleri onlar vasıtasıyla millete aktarılır. Kaleyi içten fethetmenin yoludur bu ve daima bu yol denenir.

Türk Devletlerinin parçalanmasında kullanılan yöntemleri 2500 yıl evvel General Sun-tzu Savaş Sanatı isimli kitapta belirtmiştir. (*)

“-Hasım ülkelerde iyi olan şeyleri gözden düşürün.
–Hasım ülkelerin hakanlarının başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürün ve zamanı geldiğinde, kendi halkının onları hor görmesini sağlayın.
–Adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanın.
–Düşman halkın kendi aralarında olan uyuşmazlık ve kavgalarını yayın.
–Hasmınızın geleneklerini gülünç hale getirin.” (*)

Uygulama ve uygulanan hep aynıdır. PKK’nın kanlı eylemleri yoluyla milletin ‘artık yeter’ dediği bir noktaya doğru sürükleniyoruz. ‘Ne olacaksa olsun’ düşüncelerinin oluştuğu, halkın içine yayıldığı günler içindeyiz. Kirli propaganda etkili ağızlarla söyletiyor bu lafları, dinleyiciler ise kafa sallayarak, baş eğerek onaylıyorlar. Zor durumlardayız. “Vermem ondan ben bir karış” günlerinden, “Ver kurtul” günlerine evrilmişiz.

Milletin iman gücünü zayıflatma çalışmaları sonuç vermiş gibi görünüyor (veya sonuç vermek üzere).

Lazım olan ne ise, yetkililerin tedbir alması gerekmektedir.
++++++++++++++
(*)Prof.Dr. Mehmet Erdaş Facebook paylaşımından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...