10 Eylül 2012 Pazartesi

Cepheler Bir Bir Açılıyor!



Tek cephe savaşı değildir savaşımız.

Cepheler çok, cepheler girift. Şeytanın işbirliği yaptığı şeytanlar, şeytana bile pabucunu ters giydirirler. Çok cesurlar, çünkü kendileri perde ardındadırlar. Karanlık yüzlerini göstermezler, kin kokan gözlerini gizlerler. Niye bu kin? Bütün sebep, bir zamanların Türk hâkimiyeti. Gizlenmeleri korkularındandır. Korkularını gizlenerek saklıyorlar. İleriye yine içimizden buldukları gafilleri sürüyorlar.

Ajan cennetine çevrilmiş ülkemiz. Hiç kimse kusura bakmasın, sorumuz şudur, “kurmay zekâsına ne oldu?”

Bir savaştayız. Bu savaşın taraflarından birisinin PKK olarak lanse edilmesi karartmadır, Kürt Sorunu denmesi perdelemedir. Çok cepheli savaşta düşman kuvvetlerinin farklı yer ve zamanlarda ve farklı amaçlarla kullandığı kiralık katiller sürüsüdür onlar. PKK terörü deyip işi bitiremeyiz, terör örgütü diyerek açıklama getiremeyiz. Sinsi bir yılan gibi kıvrılarak içimize salınmış bir garip düşmandan bahsediyoruz. PKK bu düşmanın eli-kolu, silah kullanan tetikçisi o kadar.

Foça, Kahramanmaraş, Gaziantep bombacıları, Şemdinli, Hakkâri ve Beytüşşebap ayaklanmacıları ve Şanlıurfa’nın yolgeçen hanına çevrilmesi şeytanın kolları tarafından yaptırılmıştır. Cumhurbaşkanı’nın zehirlenme iddiaları yabana atılır cinsten değildir. Başbakan’ın Arap Baharı söylemlerini Suriye’ye karşı giderek sertleştirmesi yapılması istenilene doğru bir hareket midir sorusunu sordurmaktadır. ABD’de askeri savaş oyunlarında bildirilen Türkiye’nin bombalanması ve giderek artırılması hedefe ulaştırılması bakımından önem arz eder.

Afyonkarahisar cephesinde de bir delik açıldı. Seçilen yer çok önemli ve düşman için başarılı bir çalışma diyebiliriz. Çünkü yenilgileri orada başlamıştı! Kaza mıdır, sabotaj mıdır, PKK mıdır, diğerleri midir? Sorularına bile cevap verilirken ülke insanımız arasında içten içe bir savaşın başladığı ve süregittiği konuşulmaktadır. 25 canımız şehit olmuştur. Milletimizin başı sağ olsun. Patlamaların müsebbipleri bulunup ortaya çıkarılmalı ve millete teşhir edilmelidir. “Kurmay zekâsı” sorgulanmalıdır. Ne oldu bu zekâya?

Savaşımız tek cephede değildir.

Acemi bir komutanın idare edebileceği bir savaş değildir içinde bulunduğumuz. Çünkü acemi komutan, hangi cephede ne yapacağını kestiremez, basireti gelişmemiştir. Öngörüsü zayıftır. Hızlı karar veremez. Tereddüt asker zayiatını çoğaltır. Birden fazla cephede ve her birisi diğerinden konu ve anlam bakımından farklılık gösteren çok cepheli bir savaşın içindeyiz. Bu itibarla acemi komutanın idare edebileceği sıradan bir cephe savaşı değildir. Doğuyu, Batıyı 4 yönü bir anda görebilen, düşmanların zihinlerini okuyabilen, İstanbul’da meydana gelen bir olayın aksinin hemen filanca yerde meydana gelebileceğini düşünebilen idraki geniş, anlayışı doğru, kararları isabetli bir komutan lazım bize. Bu komutanın yetiştirilip yetiştirilmediği sorgulanmalıdır. Suçlu varsa (ki, var) derhal sorgulanmalı ve cezalandırılmalıdır.

Devletin diğer dairelerinde, Tapuda, Ormanda, Milli Eğitimde… Herhangi bir küçük memur bir hata işlediğinde meydana gelen zarar anında nasıl tazmin ettiriliyor ve memur cezalandırılıyorsa aynı hassasiyetin vatana kastedilmesi durumunda da gösterilmesi gerekmez mi?

İşte bir vatan evladının sorusu: “Bir el bombası sandığı bir metre mesafeden yere düşünce patlıyor ve ardından 25 yiğit Mehmetçiği alıp götürüyor, büyük bir alanı viraneye çeviriyor da neden onlarca metre mesafelere büyük bir tazyikle (ki, bir kilometre deniliyor M.E.) fırlayan bomba ve patlayıcı maddeler patlamıyor?... Bir de olaydan az önce namaz kılmak için izin alıp oradan ayrılan asker… Şimdilik konuşmak doğru değil bence. Beklemekte yarar var… Etrafta pis kokular dolaşıyor.”

Kim cevap verecekse versin. Milletin sosyal psikolojisi bozulmak üzere.

“Memleketimin tüm yöneticileri ekranlarda boy gösterme yarışına girmiş. Afyonkarahisar Belediye Başkanı, itfaiye müdürü, Vali, Devlet Hastanesi Başhekimi, ilgili il müdürleri… kanal kanal dolaşıyorlar.. Hepsi TV ekranlarında ellerinde somut bir bilgi olmadan atıp tutuyor. Verilen tüm bilgiler birbiri ile çelişiyor. Durumu idare edelim derken halkı paniğe sürükleyecek açıklamalar yapılıyor..” (Ahmet Takan, 7 Eylül 2012, Yeniçağ) Nerede oluyor bütün bunlar. Türkiye gibi iyi idare edildiği pompalanan bir ülkede. Patlamanın ardından, adamlar işlerine bakacaklarına ekranlara koşturuyorlar. İktidar partisinin propaganda elemanları gibi konuşuyorlar. Bunların hesabı sorulmayacak mı?

Ne demiştik, çok cepheli bir savaştayız. Cephelerden birisi de kamu idareleri ve idarecileridir haberiniz olsun.

Bir alıntı da Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’tan: “Hatırlayalım, Rice açıkça ’22 İslam ülkesinde siyasi haritaların ve rejimlerin değişeceğini’ söylemiş, bu ülkelerin arasında Türkiye’yi de saymıştı. Yazık ki Kürt meselesi ve Suriye olayında Türkiye ve Ak Parti hükümeti tuzağa düşürüldü.”

İşte bu tuzakların tamamı bahsettiğimiz cepheleri anlatır.

Afyonkarahisar felaketinin üzerine Ege sularında meydana gelen ve 61 kaçak mültecinin ölümü tuz biber ekti. Bu kaçıncıdır hatırlayamaz olduk artık. Yurt içinde binlerce kilometre yol alıp, ölmek için kaçakçı teknesine yetişen bu fukaranın o noktaya kadar tespit edilememesi hangi cephede kırıkların olduğunu da anlatıyor. Çok boyutlu, dev cüsseli bu savaş oyunundan başarı ile çıkabilmenin ilk şartı tez elden hükümeti değiştirmektir. Korkaklık, tembellik, vurdumduymazlık devlet idaresinde her gün gördüklerimiz olmuştur.

Bir de adını takdir-i ilahi koymuşlar.

İftira gibi.

Savaş Süzal’ın 7 Eylül tarihli yazısındaki bir cümle ile bitirelim sözü:

“Bir savaş içindeki ülkede beşinci kol önce lojistik destek noktalarına saldırır”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...