Tek cephe savaşı değildir
savaşımız.
Cepheler çok, cepheler
girift. Şeytanın işbirliği yaptığı şeytanlar, şeytana bile pabucunu ters
giydirirler. Çok cesurlar, çünkü kendileri perde ardındadırlar. Karanlık
yüzlerini göstermezler, kin kokan gözlerini gizlerler. Niye bu kin? Bütün
sebep, bir zamanların Türk hâkimiyeti. Gizlenmeleri korkularındandır. Korkularını
gizlenerek saklıyorlar. İleriye yine içimizden buldukları gafilleri sürüyorlar.
Ajan cennetine çevrilmiş
ülkemiz. Hiç kimse kusura bakmasın, sorumuz şudur, “kurmay zekâsına ne oldu?”
Bir savaştayız. Bu savaşın
taraflarından birisinin PKK olarak lanse edilmesi karartmadır, Kürt Sorunu
denmesi perdelemedir. Çok cepheli savaşta düşman kuvvetlerinin farklı yer ve
zamanlarda ve farklı amaçlarla kullandığı kiralık katiller sürüsüdür onlar. PKK
terörü deyip işi bitiremeyiz, terör örgütü diyerek açıklama getiremeyiz. Sinsi
bir yılan gibi kıvrılarak içimize salınmış bir garip düşmandan bahsediyoruz.
PKK bu düşmanın eli-kolu, silah kullanan tetikçisi o kadar.
Foça, Kahramanmaraş,
Gaziantep bombacıları, Şemdinli, Hakkâri ve Beytüşşebap ayaklanmacıları ve
Şanlıurfa’nın yolgeçen hanına çevrilmesi şeytanın kolları tarafından
yaptırılmıştır. Cumhurbaşkanı’nın zehirlenme iddiaları yabana atılır cinsten
değildir. Başbakan’ın Arap Baharı söylemlerini Suriye’ye karşı giderek
sertleştirmesi yapılması istenilene doğru bir hareket midir sorusunu
sordurmaktadır. ABD’de askeri savaş oyunlarında bildirilen Türkiye’nin
bombalanması ve giderek artırılması hedefe ulaştırılması bakımından önem arz
eder.
Afyonkarahisar cephesinde
de bir delik açıldı. Seçilen yer çok önemli ve düşman için başarılı bir çalışma
diyebiliriz. Çünkü yenilgileri orada başlamıştı! Kaza mıdır, sabotaj mıdır, PKK
mıdır, diğerleri midir? Sorularına bile cevap verilirken ülke insanımız
arasında içten içe bir savaşın başladığı ve süregittiği konuşulmaktadır. 25 canımız
şehit olmuştur. Milletimizin başı sağ olsun. Patlamaların müsebbipleri bulunup
ortaya çıkarılmalı ve millete teşhir edilmelidir. “Kurmay zekâsı”
sorgulanmalıdır. Ne oldu bu zekâya?
Savaşımız tek cephede
değildir.
Acemi bir komutanın idare
edebileceği bir savaş değildir içinde bulunduğumuz. Çünkü acemi komutan, hangi
cephede ne yapacağını kestiremez, basireti gelişmemiştir. Öngörüsü zayıftır.
Hızlı karar veremez. Tereddüt asker zayiatını çoğaltır. Birden fazla cephede ve
her birisi diğerinden konu ve anlam bakımından farklılık gösteren çok cepheli
bir savaşın içindeyiz. Bu itibarla acemi komutanın idare edebileceği sıradan
bir cephe savaşı değildir. Doğuyu, Batıyı 4 yönü bir anda görebilen,
düşmanların zihinlerini okuyabilen, İstanbul’da meydana gelen bir olayın
aksinin hemen filanca yerde meydana gelebileceğini düşünebilen idraki geniş,
anlayışı doğru, kararları isabetli bir komutan lazım bize. Bu komutanın
yetiştirilip yetiştirilmediği sorgulanmalıdır. Suçlu varsa (ki, var) derhal
sorgulanmalı ve cezalandırılmalıdır.
Devletin diğer
dairelerinde, Tapuda, Ormanda, Milli Eğitimde… Herhangi bir küçük memur bir
hata işlediğinde meydana gelen zarar anında nasıl tazmin ettiriliyor ve memur
cezalandırılıyorsa aynı hassasiyetin vatana kastedilmesi durumunda da gösterilmesi
gerekmez mi?
İşte bir vatan evladının
sorusu: “Bir el bombası sandığı bir
metre mesafeden yere düşünce patlıyor ve ardından 25 yiğit Mehmetçiği alıp
götürüyor, büyük bir alanı viraneye çeviriyor da neden onlarca metre mesafelere
büyük bir tazyikle (ki, bir kilometre deniliyor M.E.) fırlayan bomba ve
patlayıcı maddeler patlamıyor?... Bir de olaydan az önce namaz kılmak için izin
alıp oradan ayrılan asker… Şimdilik konuşmak doğru değil bence. Beklemekte
yarar var… Etrafta pis kokular dolaşıyor.”
Kim cevap verecekse versin.
Milletin sosyal psikolojisi bozulmak üzere.
“Memleketimin tüm yöneticileri ekranlarda boy gösterme yarışına girmiş.
Afyonkarahisar Belediye Başkanı, itfaiye müdürü, Vali, Devlet Hastanesi
Başhekimi, ilgili il müdürleri… kanal kanal dolaşıyorlar.. Hepsi TV
ekranlarında ellerinde somut bir bilgi olmadan atıp tutuyor. Verilen tüm
bilgiler birbiri ile çelişiyor. Durumu idare edelim derken halkı paniğe
sürükleyecek açıklamalar yapılıyor..” (Ahmet Takan, 7
Eylül 2012, Yeniçağ) Nerede oluyor bütün bunlar. Türkiye gibi iyi idare
edildiği pompalanan bir ülkede. Patlamanın ardından, adamlar işlerine
bakacaklarına ekranlara koşturuyorlar. İktidar partisinin propaganda elemanları
gibi konuşuyorlar. Bunların hesabı sorulmayacak mı?
Ne demiştik, çok cepheli
bir savaştayız. Cephelerden birisi de kamu idareleri ve idarecileridir
haberiniz olsun.
Bir alıntı da Zaman
Gazetesi yazarı Ali Bulaç’tan: “Hatırlayalım,
Rice açıkça ’22 İslam ülkesinde siyasi haritaların ve rejimlerin değişeceğini’
söylemiş, bu ülkelerin arasında Türkiye’yi de saymıştı. Yazık ki Kürt meselesi
ve Suriye olayında Türkiye ve Ak Parti hükümeti tuzağa düşürüldü.”
İşte bu tuzakların tamamı
bahsettiğimiz cepheleri anlatır.
Afyonkarahisar felaketinin
üzerine Ege sularında meydana gelen ve 61 kaçak mültecinin ölümü tuz biber
ekti. Bu kaçıncıdır hatırlayamaz olduk artık. Yurt içinde binlerce kilometre
yol alıp, ölmek için kaçakçı teknesine yetişen bu fukaranın o noktaya kadar
tespit edilememesi hangi cephede kırıkların olduğunu da anlatıyor. Çok boyutlu,
dev cüsseli bu savaş oyunundan başarı ile çıkabilmenin ilk şartı tez elden
hükümeti değiştirmektir. Korkaklık, tembellik, vurdumduymazlık devlet
idaresinde her gün gördüklerimiz olmuştur.
Bir de adını takdir-i ilahi
koymuşlar.
İftira gibi.
Savaş Süzal’ın 7 Eylül
tarihli yazısındaki bir cümle ile bitirelim sözü:
“Bir savaş içindeki ülkede beşinci kol önce lojistik destek noktalarına
saldırır”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder