Öteden beri tartışılıyor.
Cumhurbaşkanı’nın görev süresi beş yıl mıdır, yedi yıl mı? Hükümet bir yasa ile
düzenledi. Beş yıl olarak kanun çıkartıldı. Anayasa Mahkemesi’ne gidildi.
Mahkeme, Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin yedi yıl olduğuna ve sonraki
seçimlere de katılabileceğine hükmetti. Erkler savaşı adeta.
Savaş, basın üzerinden
sürdürüldü sonraları. Hükümet yanlıları, Beyefendinin Devlet Başkanı olabilmesi
için her türlü yayını yaptılar. Bu arada da, mevcut Cumhurbaşkanı’nın asla aday
olmayacağını belirttiler. Psikolojik bir karartma savaşıydı bu. Partilerine
başka bir partinin genel başkanını transfer ettiler. Aslında daha önce birlikte
çalıştıkları bir kişiydi bu transfer kahramanı. Birlikteydiler, yeniden birlik
oldular, olan buydu. Basındaki tetikçileri vasıtasıyla, yeni transferin,
Başbakan’ın Devlet Başkanı olduktan sonra Genel Başkan olacağını duyurdular.
İlginç bir seyir izliyordu siyasi ataklar. Bu halde mevcut Cumhurbaşkanı oyunun
dışında kalıyor, evine istirahata gönderiliyordu. İstenen buydu.
Besbelli bir şeydir, her
siyasinin beyninde kırk tilki dolaşır, kırkınında kuyrukları birbirine
değmezmiş. Oyunu sahneye en kaliteli rejisörler ustalığında koydular.
Mevcut Cumhurbaşkanı önce,
basın danışmanı tarafından “Cumhurbaşkanı’nın aday olmasını
engellemeye yönelik bir yasak konulması kendisini gerçekten üzdü ve kırdı”
açıklamasını yaptırdılar. Aslında ‘bomba’ etkisi yaptı, bilenler öyle diyorlar.
Bu açıklamaya parti yetkililerinden Hüseyin Çelik cevap verdi: “Cumhurbaşkanı
ile Başbakan arasında sıkı bir kardeşlik hukuku vardır, kimse bizi kavga
ettiremez..” gibi bir açıklama yaptı. Bir kavga vardı, uzaklarda duran bizlerin
anlamadığı bir kavga. Siyaset burçlarında bunalım kol geziyordu fakat bunu
millete belirtmemek de gerekiyordu. Yol bulmada ustadırlar, şöyle hallettiler.
Nasılsa bolca düdükleri vardır. Bir düdük öttürürler hallolur giderdi.
Mehmet Ali Birand’a
yazdırdılar 1 Ağustos tarihinde, şunları yazdı; “Gül’ün gerçek niyeti 2014 seçimlerinde aday olup, Başbakan ile
yarışmak değil. Niyeti, partiye kendi açısından bir çeki düzen vermek.” Vay,
vay, vay demez misiniz? Durun durun cümlenin devamını da okuyalım. “Bu
açıklamanın, bizim sokak Türkçesiyle, ‘Beyler dikkat edin, yakında başınıza ben
geçeceğim. O zaman bunların hesabını da sorarım..’ demek olduğunun da hemen
herkes farkında”. Gördünüz mü, talepler, tehditler,
istenenler, bildirilenler nasıl açıklanırmış? Nasıl dizayn edilirmiş bir takım
yerler.
Efendim sonra, araya hafta
tatili girer. Tam fırsat, tam sırasıdır. Çalışan beyinler gelecek
düzenlemesinde tam başarılı performans sergiler. Hem halkın gönlünü yapmak, hem
propaganda yapmak, hem de iç işlerinde düzenleme faaliyeti yapmak için tam
sırasıdır hafta tatilinin. Cumartesi günü öğlen namazı için Hacı Bayram Camii
seçilir, iyi bir seçim, usta komutanın topa ayar vermesi gibi, atışın
yapılacağı yerin önemi büyüktür. Kameralar hazır, basın mensupları hazır,
caminin çıkış kapısında görünür hazret. Motor. Oyun başlamıştır, perde açılır.
Camiden çıkan kalabalıklar arasında bir Cumhurbaşkanı, resim mükemmel… ve o
soru sorulur, basın danışmanının ortaya sürdüğü ve parti yönetiminden gelen
cevap. Tarihi sözünü oracıkta, halkın içinde, öğlen namazını kılan
Müslümanların arasından seslenir; “Tayyip Bey’le arkadaşlığımız, ilişkimiz
kardeşlik hukukundan da ileridir”. Atış yapılmış ve hedefini
bulmuştur. Kumandan muzafferdir. Planlanmış, yazılmış bir senaryonun
oyunlaştırılmasından ibarettir. Başarıyla da oynanır.
Ayar verilmiş, hedef
gösterilmiş… İş bitmiştir.
Bir siyasi savaş böylece
tatlıya bağlanmıştır.
Bu savaşı okuyamayanlar,
senaryosunu yazamayanlar, oyunda rol kapamayanlar ise bizim gibi hariçten gazel
okumaya devam ediyorlardı…
Harun Meral:
YanıtlaSilAdamlar kendi iç meselelerini çok profosyonelce ve kazasız belasız halledebilme yeteneğine sahipler