15 Şubat 2012 Çarşamba

Cephe ve Öngörü


Cephe savaşı görmemiş bir komutan, gelen bilgileri de değerlendirmeyi bilemez.

Bu komutan, provakosyana en yakın, en açık komutandır.

Askerlik, masa başlarında yapılan görüşme ve akıl yürütmelerle öğrenilebilecek bir oyun değildir. Bilakis, birliğin içinde, cephenin en önünde ve daima askerlerinle birlikte, silahının üstünde uyuyarak, planların beyin kıvrımlarında daima dolaşarak öğrenilebilecek bir meslektir.

Kurmay öngörüleri, cephe tecrübesi olmayan beyinlerde daima zararlı sonuçlara gebedir.

Niye yazıyoruz bunları?

Sevk ve idare ehliyeti olmayanlara yüklenilen yöneticilik görevi, her halükarda hayal kırıkları ile sonuçlanan pahası yüksek yıkımlara neden olmaktadır.

Yöneticilik mektebi olmayan alanlardan biridir. İş başında ve sürekli tecrübe metotlarıyla pişe pişe, yeteneğin olgunlaştırılması halidir. Evveliyatında alınan eğitim – öğretim elbette yararlı, düşünce ve karar alma süreçlerinde gereklidir. Peki, yeterli midir? Değildir tabii ki. Araştırma geliştirme çalışmaları, incelemeler, okumalar sürekli ve etkili olmalı, çok çeşitli konular üzerine danışılacak ehliyetli kişiler hazır bulundurulmalıdır. Eğitim, kesintisiz bir süreç olacak, düşünebilme ve düşünceleri not edebilme aralıksız fiili olacaktır yöneticinin. Eğitimin “kalitesi”, düşüncenin “Hakk”çası, tutulan notların “düzgün ve anlaşılır” olması, karar anında hataları ‘en az’a indirecek kurallarından olmalıdır yönetmeye talip olan kişinin.

Her şeyi bildiğine inanan ve bu inancını etrafına pompalayan kişilerin iyi yönetici olmadıkları defaatle görülmüştür. Çok konuşan yöneticilerin gün gelip inandırıcılıklarını kaybettikleri aşikârdır. Gereğinden fazla yiyip, üstüne hareket etmekten de kaçınan ve durmadan ense, göbek, k..ç büyüten yöneticilerin sık sık hataya düştükleri bir gerçektir.

An olup, tembellikle bir olduklarından, etraflarındaki danışmanları da artık gerekli, yeterli ve doğru bilgileri verme lüzumunu da unuturlar. Kendisine uymuşlardır çünkü. Ne kadar sık görülen bir örnektir bu. Siyaset sahnesine bakın neler neler göreceksiniz. Tam bu noktada bir felaket saklıdır. Yönetici, fikirlerini söyleyip araştırılmasını isterken birden hal değişip, danışmanları gibi düşünmeye, onlar gibi olmaya başlar. Danışılanlar ne isterse onu söyler yönetici, onların tarih ettiği ‘tip’e uygun hareket eder olur. Haiz olduğu vasıfları kaybolur ardı sıra…

Öngörüsünü yitirmeye görsün yönetici!

Sahip olduğu şirketler, mal varlıkları elinden çıkar bir bir.

Öngörü ne zaman yitirilir?

Artık, ‘ben oldum’ denildiği andan itibaren. Artık, ‘kimse elime su bile dökemez’ diye düşünüldüğü anlardan itibaren. Artık, ‘kimse olmasa da bu işler kendiliğinden yürür’ diye etrafa hava basıldığı zamanlarda. Artık, ‘bu işleri ben bilirim, bunlar benden sorulur, siz bir b..k bilmezsiniz’ düşüncelerini açıktan dillendirdikten sonra. Artık, ‘öngörüye de gerek yok, ben her şeyi hallediyorum’ şeytanlığı kalbe oturduktan sonra. Artık, araştırmaya da, okumaya da, sormaya da gerek kalmadı ifritinin içe yerleşmesinden sonraları. Öngörü yitirilir. Buradaki ‘öngörü’ doğru olan, iyi olan, olması gereken gibi olan öngörüdür. Yoksa hatalı, yıkıcı, lüzumsuz… Öngörüler zihne hücum eder ve durmadan, ama durmadan hatalı kararlar almasına vesile olur. Hatta bu hatalı hareketleri niye yapıyorum, bu zararlar nereden geliyor? Diye sorma gereği bile duymazsın. Çünkü sen bir tanesindir!

Zararın olağanın dışında artma zamanlarında, ‘cephe’ye dönüş, oraların havasını soluyuş gereklidir. Yani, başa dönüş.

Bunun olmaması için; etrafına hak ettikleri değeri vermek, taltif ve ödül mekanizmalarını kullanmak, çalışma, iş konularında yardımlaşmayı ön plana çıkarmak, bilgi saklamamak ve yanındakilere bilginin saklanmaması gerektiğini öğretmek, danışma, araştırma, geliştirme faaliyetlerine aralıksız devam etmek… Gerekecektir.

Devletin ve yöneticilerimizin son zamanlarda düştükleri yürek paralayıcı durumları gördükten sonra, bir katkı olması açısından bunları düşündüm ve yazdım.

İlgilisine sunulur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...