13 Ekim 2011 tarihli Akşam Gazetesinde rastlamıştım habere. “Türkçe’nin geliştirilmesi , yabancı sözcüklerin yerine Türkçe karşılıklar bulunması amacıyla” bir kurul oluşturuluyor, bu kurula ünlü isimler davet ediliyor. Candan Erçetin, Kıraç, Nasuh Mahruki, Ahmet İnam, Sevin Okyay gibi isimlerin gönüllü olarak katıldıklarını okuduk. TDK Başkanı Şükrü Akalın, “amacımız, Türkçemizi geliştirmek, zenginleştirmek ve özleştirmek!!” demiş. Özleştirmek. Doğrusu l980 yılları öncesine döndüğümüzü düşündüm bir anda, ne tartışmalar yapılmıştı, özleştirmecilerle, karşı olanlar tarafından. Özleştirmecilere uydurukçular deniyordu, yanlış hatırlamıyorsam Prof. Şükrü Akalın Hoca’da bu tarafta bulunuyordu.
Bir Milletvekili tarafından TDK’nın 2012 bütçe görüşmeleri sırasından bulunan kelimelerden bir-kaç örnek vererek, kabul edilen Türkçe kelimeleri eleştirerek, komisyon üyelerinin de gülmesine sebep olunmuş. 9 Kasım tarihli Hürriyet Gazetesi haberinden öğrendiğimize göre, Milletvekili’nin eleştirmesi üzerine Akalın Hoca Milletvekili’ne bir mektup yazarak “flaş haber için önerilen zırtgel karşılığını onaylamadıklarını” belirtmiş. Hoca, “TDK’nın önemli bir işlevi de yabancı sözlere karşılık bulmaktır. Kurum, gündelik dile giren veya girme eğiliminde olan yabancı sözlere karşılık bulma çalışmasını gönüllülerden oluşan tartışma ve yazışma topluluklarında yürütmektedir.” Şeklinde Şükrü Akalın Hoca’nın açıklamaları devam ediyor.
Mustafa Önder 30 Ekim tarihli yazısında konuya eğildi. Yabancı kelimelere karşılık önerilen (Türkçe)! Kelimeleri örneklendirdikten sonra; “bir dil bu kadar zorlanır mı? Kelimeler bu kadar sun’i yollarla ve uydurula uydurula geliştirilir mi? Anlamak, hele hele TDK gibi bir kurumu anlamak zor. Yine dönüyoruz 1980 öncesine… ‘Öztürkçe’ hastalığı yine nüksetti anlayacağınız! Vay benim zavallı dilim, vay benim Türkçeyi Kuruma emanet eden aziz Atatürk’üm… miras ne hallerde? Ciddiyete davet etmekten başka diyecek söz kalmadı, ne diyelim!” diyerek noktalamıştı yazısını.
Mustafa Önder’in eleştirdiği, bulunan kelimeleri, Cengiz Semercioğlu 14 Ekim tarihli yazısında ise beğendiğini söylüyordu. “Yapılan çalışmaların ise saygı gösterilmesi gereken çalışmalar olduğunu” vurguluyordu.
Konuşulan, çalışılan kelimelerin hemen tamamının teknoloji ile ülkemize taşıdığımız materyaller ve teknolojinin gereği kullanmak zorunda kaldığımız kelimeler olduğunu gördüm. Örneklendirmeye gerek yok, herkesin bildiği özellikle bilgisayar teknolojisinin dayattığı kelimeler.
Bilgisayar dedim de, makinelerle tanıştığımızda çok aniden çıkıveren bir kelime olarak hatırlıyorum bilgisayarı, ‘Computer’ kelimesinin yerine. Benimsendi halk tarafından. Hikâyeciler hikâyelerinde, şairler mısralarında kullandı ve bizim kelimemiz bizim oldu.
Teknoloji maalesef Batıda üretiliyor çağımızda, biz de mecburen kullanıyoruz. Teknoloji ve materyalleri gelirken de kelimesi, hatıraları, bilgileri yani kültürü ile gelmektedir. Mesela ‘Cep Telefonu’ dedik ‘mobil phone’ ye, cep telefonu bizim oldu, bizimdir. Sanırım başka hiç bir ülkede de ‘cep’ kullanılmamaktadır. Taşınır anlamındaki kelimelerden kurgulanmış ve kullanılıyor. Herhalde bir kurul toplanıp da ‘bilgisayar’ veya ‘cep telefonu’ kelimelerini önermedi. Bilinmez bir akıl ortaya attı, halkımız da alıp kabul etti ve kullandı, hepsi bu.
Bir masa etrafında toplanılarak kelime üretme çalışmaları yapılamaz, bu kelimeler halk tarafından kabul edilemez. Kabul ettirilemez. Birisi, birileri tarafından bulunan, söyleniveren, bir yazıda, bir şiirde kullanıverilen kelimeler bir de bakmışsınız halk tarafından kabul görür ve kullanılmaya başlanır. Peki, ithal edilen teknolojiye Türkçe karşılıklar bulunana kadar ne yapacağız? Sorusu sorulabilir. Doğrusu bunun tam da bir cevabının olduğunu sanmıyorum. Bu durumda ya Kurum’un yaptığı yolu kabul edeceğiz, ya da üzerinde ismi ile gelen teknolojiyi geldiği isimle kullanacağız ve zaman içinde de kendimize ait karşılık bulacağız.
TDK’nın, derneklerin, vakıfların ve özel şahısların yaptıkları çalışmaların da desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyim.
Dikkat: Aşağıdaki karşılıklardan bazıları Türkçede uzun zamandan beri kullanılmaktadır. Bazıları yakın zamanda ve az kullanılan karşılıklardır. Bazı karşılıklar ise yenidir. Ayrıca bu karşılıklar arasında Arapça-Farsça sözler veya sözlerden türetilmiş karşılıklar da olabilir.
YanıtlaSilasansör (Fransızca): götürge
ekonomi (Fransızca): denlik
elektrik (Fransızca): çıngı
elektronik (Fransızca): çıncalık
fren (Fransızca): eğleç
gram (Fransızca): ağram
grup (Fransızca): türküm
helikopter (Fransızca): buralak, dikuçar
kamp (Fransızca): düşerge
kanal (Fransızca): arna
kilo (Fransızca): geli
klasör (Fransızca): kavlık
kukla (Rumca): kavırçak
kurs (Fransızca): koyak
organ (Fransızca): kılgan
otel (Fransızca): konakçı
penguen (Fransızca): karabat
piramit (Fransızca): köpyak
plaj (Fransızca): çimerlik
plan (Fransızca): jospar
program (Fransızca): bağdarlama
proje (Fransızca): joba
radyo (Fransızca): ünalgı
selfie (İngilizce): özçekmiş
sigara (İspanyolca): çilim
sinyal (Fransızca): çınav
şoför (Fransızca): haydavcı, sürücü, yöndemci
tablo (Fransızca): keste
taksi (Fransızca): tutgit
telefon (Fransızca): alısün, çınka
televizyon (Fransızca): alıssın, sınalgı
üniversite (Fransızca): birdem
vantilatör (Fransızca): yelletke
video (İngilizce): sın
video player (İngilizce): sınkoygu
Arapça-Farsça sözlere karşılıklar:
aile (Arapça): kodak
ait, dair (Arapça): değişli
an (Arapça): tap
hâl, vaziyet (Arapça): durum, yağday
hatıra (Arapça): estelik
kör (Farsça): sokur
makas (Arapça): kayçı
nokta (Arapça): çekit
rağmen (Arapça): karamazdan
saat (Arapça): sögen
takvim (Arapça): dallık, gündizme
ücret (Arapça): vergin
ve (Arapça): ma
zor (Farsça): çetin, kıyın
Teşekkürler Türker Özpınar.
Sil