25 Kasım 2011 Cuma

Dersim Tartışmalarından…

Belgeler açıklayacağını bildirerek kamuoyunu hazırladı. Ortaya çıkardığı belge ise, yıllardır tarihçilerin, hikâyecilerin, romancıların yazıp durdukları kâğıttan başka bir şey değildi. Bağıra çağıra, sinirli bir halde, boğazını şişirerek, dişlerini gıcırdatarak; “Biz bakkal dükkânı yönetmiyoruz, devlet yönetiyoruz, devlet”. Sözü hala kulaklarımda. Sadece özür dileme faslını bile değerlendirsek, değil “bakkal yönetimi” sizlerin üç tavukluk kümesi bile yönetemeyeceğiniz artık anlaşılmış olmalıdır.

Tek yaptıkları, insanların acıları üstüne söylem geliştirerek oy devşirmeye çalışmak.

Bakınız, Meclis Başkanı Çiçek ne diyor: “Tarih nasıl öğrenilir, en evvel tarihçiler yoluyla. Tarihçiler bu konuda siyasetçilerden daha fazla ön alırsa daha uygun olur.” İzaha muhtaç mı, şöyle diyelim. Demek ister ki Sayın Başkan, Dersim konusunu tarihçiler araştırsın. Sanki bilinmeyen, araştırılmaya muhtaç bir sayfası kalmış gibi. Al sana Rıza Zelyut oku yazdıklarını kâfidir. Kitaplar yazdı, makaleler yazdı, bildiriler hazırladı. Olmadı mı, aha Tarih Kurumu, aha onlarca tarih kürsüsü hocaları, araştırmacıları… hayır, demek ister ki muhterem “onlar, bizim istediğimiz yönde bilgiler değil.” Söyleyelim. Sizin istediğiniz sonuçlara varacak araştırmalara da bilimsel diyemeyiz.

Hayatı da, dünyayı da, ilmi de, dini de, inancı da… Böyle görüyor, böyle anlıyorlar.

Daha birkaç gün evvel şöyle söylemiştik: “Cılkını çıkardıkları kelimelerden birisi de ‘yüzleşme’. Tarihinle yüzleş, Ermeni’lerle yüzleş, Kürt’lerle yüzleş, Dersim’le yüzleş… bakıyorum da yüzleşmeyi bu kadar sevenler kimler diye, karşıma hep yüzsüzler çıkıyor!..”

Olaylar birbiri ardına öyle güzel işlenerek sunuluyor. Tesadüf değil Dersim konusunun gündeme çıkartılması. Hatırlayalım, önce bir kadına “Atatürk diktatördür” dedirttiler. Bu tartışılıyorken, onlarca makale yazılırken, TV’lerde programlar yapılırken aynı zamanda Sadi Kürdî’nin ne kadar Türk olduğu, Kurtuluş Savaşında gösterdiği yararlıklar filan konuşuldu, tartışıldı, gündeme çıkarıldı. Bu arada birde film yapmışlar hakkında onu da ortaya çıkardılar, vizyona soktular. Her şey planlandığı gibi gitti. Esas oğlan sahne aldı ve özürler diledi.

Nasıl da bir projenin, bir senaryonun sayfaları ard arda, peşi sıra gelirse aynen öyle uyguladılar, hem de başarıyla. Birileri de sanır ki, ben ne kadar başarılı bir idareciyim! Oyunda bir repliklik, sıradan bir oyuncu olduğunu anladığında dünyalar başına yıkılacak, haberi yok.

Sosyal medya sayfalarına yazdığım bir mesajı buraya alarak yazıyı sonlandırıyorum:

“Kelimelerden örülü duvarlarında tarihin, hiç bir anlam kalmadığı zamanlarda, oturup bir başına yeni bir tarih yazabiliyor musun, o zaman varsın işte. O zaman kurabilirsin yepyeni bir dünya, o zaman ram olur tarih sana…”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...