22 Temmuz 2011 Cuma

“Kâh Çıkarım Gökyüzüne…”

Tahir Karagöz gençliğinin baharında yaşadığı olayı bizatihi anlatmıştı. Saadetin Kaynak’ın öğrencisidir. Müziği, besteyi, şarkı okumayı, ondan öğrenmiş, ses eğitimini onun yanında yapmıştır. Sonraları çok güzel şarkılara, çok güzel bestelere de imzasını atmıştır. Eserlerinde Kaynak’ın tesiri hemen göze çarpar. Mesela sözleri Yunus Emre’ye ait olan “Sordum sarı çiçeğe” isimli beste ona aittir. Tahir Hoca namıyla maruftur. Camii Musikisi üzerinde çalışmaları vardır. Gençliğinde nadir bulunan bir ses ve müzik eğitimine sahip olduğu için, özellikle mübarek gecelerde (kandillerde) zengin evlerinde ‘Mevlit’ ,’İlahi’, ‘Kur’an’ okumaya davet edilirmiş, o sıralarda Ankara Kale semtinde, Aslanhane Camii müezzini olarak çalışmaktadır.

Aslanhane Camii’ne yakın bir evde otururlar. O gün Ramazan’ın 27. Gecesi Kadir Gecesi kutlanacaktır. Ankara’nın Çankaya semtinde bir eşrafın davetlisidir. Hem oruç açılacak, hem de teravihten sonra Mevlit okunacaktır. Siyah takım elbiselerini, beyaz gömleğini, kravatını giyinmiş, iki dirhem bir çekirdek, şöyle ikindi vakti civarında Posta Caddesinden aşağıya doğru yavaş yavaş yürümektedir. Hava yağdı yağacak.

Hiç ummadığı bir kişi ile karşılaşır. Hiç aklına gelmezdi… Neyzen Tevfik ile bir anda burun buruna gelmişlerdi. “Vay efendim, Neyzen Baba’m” diyerek sarılır, ellerini öpmek ister. Ayaküstü hal-hatır sorulması faslını geçerler. Neyzen, “gel, şuraya gidelim” der. Reddetmek, mümkün müdür? Baş eğer ve Neyzen Tevfik’in dediği dükkâna girerler, Posta Caddesi’nin en işlek meyhanesidir burası. Ramazan Ayı içinde olduklarından, dükkânın kapısı kapalı, camları sararmış gazete kâğıtları ile kaplı, sanki hizmet vermiyormuş gibi bir durumu vardı. İçeri girdiklerinde gerçekten bir kişinin dışında kimse yoktu, o da tek başına oturmuş demlenmekteydi.

Ve başlarlar içmeye. Kadehlerden biri gelir biri gider. Baba’ya da ayak uydurmak zordur. Zaman zaman içeri girenler oluyordu. Dışarıda yağmur yağdığını öğrendiler. Tahir Hoca artık söz verdiği geceyi de unutmuştu, mecburen.

Vaktin epeyce ilerlediği bir anda çıkarlar dışarı. Minarelerden sala sesleri duyulmaktadır. Yatsı namazı için hazırlıklar yapılmaktadır.

Yağmur yağıyordu, yerler çamur içindeydi. İnsanlar üçer beşer camilere doğru yürümekteler.. Neyzen Tevfik, Tahir Hoca’nın yakasından tutarak bağırır; “Yat ulan yere”. Yatarlar, bir emir daha; “Yuvarlan”. Yuvarlanırlar. Camiye gidenler, iki sarhoşun çamurlar içinde yuvarlandığını görünce; “Sizi sarhoşlar, şu mübarek gecede yapılır mı hiç?..” derler ve tekme atarlar, tükürürler, aşağılarlar…

Bir müddet devam eder bu durum. Islanmamış, çamurlanmamış bir yerleri kalmamıştır. Neyzen Baba’nın zaten dağınık saçları, pejmürde kıyafetleri, Tahir Hoca’nın siyah takım elbiseleri, beyaz gömleği çamur, kir, pas içinde kalmıştır.

Zorla da olsa ayağa kalkarlar, birbirlerinin koluna girerek destek olup yürümeye çalışırlar. Ulus heykel meydanından aşağıya doğru yürürken, ana yolda son model bir otomobil durur. İçinden zengin olduğu, her halinden belli, kerli felli bir kişi iner. Bu iki kafadara doğru kollarını da açarak koşar adımlarla yürür; “Aman efendim, kimleri görüyorum”. Der ve kucaklar Neyzen Tevfik’i. Arabaya bindirir. Gaziosmanpaşa semtinde bulunan evine götürür. Hemen banyo hazırlanır. Bir güzel yıkanırlar, temiz elbiseler verilir. Giyerler.

Bu halden sonra şu cümleler Tahir Hoca’ya aittir.

“O evde üç gün üç gece rakı içtik. İşte Neyzen Baba o şarkıyı orada besteledi.”

“Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi/Kâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni.”

2 yorum:

  1. O şarkıyı çok severim doğumunu okumak güzeldi, şimdi de dinleyelim
    http://www.dailymotion.com/video/xhw56x_yems-u-kamer-grubu-ben-melamet-hyrkasyny-kendim-giydim-eynime_music

    YanıtlaSil
  2. Sayenizde öğrendik şarkının hikayesini.Elinize sağlık...

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...