1 Şubat 2011 Salı

Tunus ve Mısır

Tunus’tan başlayıp, birbirini tetikleyerek, Cezayir, Lübnan, Ürdün, Yemen ve Mısır’a sıçrayan ayaklanmalarla ilgili aklıma gelen ve söylemekten çekindiğim hakikat şudur: Türkiye’de yapılan Ergenekon tutuklamaları ile Mısır ve Tunus’ta meydana gelen ayaklanmalar arasında benzerlik kuruyorum. Her ikisi de dış bağlantılı, her ikisi de talimatla meydana getirilmiş olaylardır.

Hayır hayır, ne Mübarek için, ne de Bin Ali için savunma yaptığım zannedilmesin. Onların diktatörlükleri âlemin dilindeyken bizim onları savunmaya geçmemiz olabilimez. Diktatörlüklerin/diktatörlerin savunulacak bir tarafları da olamaz. Halkını ezen, onları aç bırakan, eğitimlerini yaptırmayan, adaleti hakkıyla dağıtmayan hiç bir yönetimi savunmak bizim işimiz olamaz. Üstelik her ikisinin de ABD ve Avrupa muhibbi oldukları, Mısır’ın İsrail yanlısı politikalarının bulunduğunun da bilincindeyiz. Ortadoğu’daki karmaşaya Mısır’ın katkısını ihmal edemeyiz. Lübnan, Filistin, Gazze, BAE, Ürdün, Suriye.. Mısır’ın fitnelerine, yıkıcılığına muhatap olmuş ülkelerdir.

Durup dururken mi geldi ayaklanmalar peki? Tabiî ki hayır. İnceden inceye işlendi yıllardır. İşte Wikileaks belgelerinde açıklandı. Yıllardan beri ülkedeki “demokrasi’nin geliştirilmesi!” için milyon dolarlar harcanmış. Sivil yapılanmalar güçlendirilmiş. Örgütlenmeler tamamlanmış. Birilerine ilk hareketi sağlamak kalmış sadece. Başarılan odur. Peki, Türkiye’de denenmedi bu durum. Denendi. Soros tarafından kurulan ve desteklenen onlarca sivil toplum örgütü adındaki yıkıcı dernekler, vakıflar .. Güney Doğu’da Kürtçü ve Dinci (gerici) yapılanmalar. Alevi kuruluşların içine sızan bazı dernekler, birlikler, işçi sendikalarına yapılan yardımlarla onların kendilerine çalıştırılması planları. Sırası geldikte tüm bu sayılanlar raftan indirilmekte ve sahaya sürülmektedir.

Türkiye de devlet sağlam temeller üzerine oturtulmuştur. Öyle her aklına esenin ayaklanma, ihtilal, devrim, reform.. yapabileceği bir yapı değildir. Türkiye direncinin kırılabilmesi için, “Türklerin bertaraf edilerek” kırılması yolu seçildi. En fazla sesi çıkan kişiler tutuklanarak sesleri kısıldı, böylece direnç kırıldı. Güya demokratik yöntemlerle, (yasa çıkartarak, referanduma giderek, medya da konular tartıştırarak…) arzulanan hedefe uygun işlemler yapıldı. Halk, verilen sınırlı ve hatalı bilgilerle susturuldu. Doğruyu yanlışlarla bulmaya çalıştı, bulunan sonuçta yanlıştı.

Avrupaî tanımlamasıyla Gladyo hedef ülkelerde her an faaliyettedir, uyanıktır. Yorulan, eskiyen adamlarını değiştirmek ve yerlerine yenilerini koymak için;  hareketler, ihtilaller, devrimler, turunculu, sarılı, mavili, yaseminli devrimler yaptırır. Hazırlıkları yıllar önce başlar. Tavuğun gurka oturtulması, yumurtaların bekleme süresi geçtikten sonra da civcivlere kavuşulması gibi. Her ülkenin tabiatı farklıdır. Her tabiata göre planlamalar yapılır, seferberlik başlatılır, dernekler, vakıflar kurulur, medya kuruluşları ile yakın dirsek temasına geçilir, devlette görevli üst bürokrat, vali, üst yöneticiler, üst düzey askerler, polisler avlanır. Tahmin edilen sürede de iş bitirilir. Tunus ve Mısır’da olanlar da bundan başka bir şey değildir. Güya sızıntıymış gibi, haberler uçurulur, (ne, böyle bir şey mi hatırladınız!) haber manşetlerde yayınlanınca da, yer yerinden oynar. Artık düğmeye basılmıştır. Piyonların görevi ileri bir hamle yaparak şahın/vezirin önünü açmaktır.

Tutuklanmalar devem ederken Türkiye’de, ‘devrim gibi hareket’, gibi söylemlerle sevinenler vardı hatırlıyoruz. Şimdilerde de Mısır’da “devrim” olduğunu sanan bazı akl-ı saflar sevinmekteler. Mübarek gidecek, Baradey gelecek. Demokrasi gelmiş olacak. Oh ne alâ. Mübarek sistemine karşı kurulu bulanan ve ABD tarafından desteklenen örgütün adı ne dersiniz? “Müslüman Kardeşler”. ABD’de eğitim almış liderler tarafından Mübarek üstüne yürüyen halk “ABD ajanı Mübarek defol” şeklinde bağırıyorlar. Ne garip bir durum. Gerçek bir anomali. Umutsuz halk kitlelerine yeniden aşılanmaya çalışılan, sonu meçhul zayıf bir umut.

Bir de bizim ülkemizde mısır’da meydana gelen bu halk hareketini “Halk Hareketidir” mantığıyla destekleyenler, sevinenler var. Garip. Mübarek’in diktatör olduğu şimdi akıllarına geldi. Gazze olaylarında Mısır’ın, Gazze-İsrail düzleminde yaptıklarını göremediler bir türlü. Gazze’ye yardım götüren Türk gemisinde şehit edilen Türkler olunca kılı kıpırdamayan Mısır ve idarecilerinin, İsrail yanlısı politika güttüklerinin şimdi bile farkında değiller. Türk Hükümetinden de açıklama gelmiyor. Başbakan Erdoğan’ın grup toplantısında yaptığı konuşma ise, Mübarek’e akıl vermekle dolu! Dış politikada gün be gün karanlık dehlizlere yuvarlandığımızın resmidir. Artık, Orta Doğu politikalarında ‘Türkiye’ uzaklaştırılmış bir görünüm var. Derin Stratejistten  tesirli bir politika beklemek hakkımızdır.

Amerika’nın Türkiye Büyük elçiliğine atanan Büyükelçi  F. Joseph Ricciardone’nin bugün kaynayan Mısır’da iki yıl süre ile Büyükelçilik yaptığını gazetelerden öğrenmekteyiz. Topu topu iki yıl sonra da ayaklanma. O zaman derin strateji adamlarının dikkate alması gereken basit bir bilgidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...