2 Ocak 2011 Pazar

Türk, Devlet, Fitne

En önemli özelliği “devlet kurmak” tır Türk’ün. Ben Türk’üm diyebilen her insanın genlerine işlenmiş, şifrelenmiş bilgiler demetidir, devlet kurmak. Zamanı geldiğinde de kurduğu devletin şeklini, prensiplerini, sistemini değiştirmekte ustalıklarındandır. Yeter ki zamanı gelsin. Sonu görüldüğü anda diğer bir devleti veya aynı devletin devamını aynı zamanda kurma, tedavi etme, restorasyon dönemi ve çalışmaları anında başlar. Bu çabalar arasında karşılarına çıkan her türlü kuvvete acımasızdırlar. Ve, bu çalışmalarını yaparken milletine güvenir. Allah’a dayanır. Düşman kesinlikle ayrılmıştır. Zalimler, fitneciler, fasıklar uzaklaştırılmışlardır. İşine konsantre olmuşlar, dünyayı itelemişlerdir.

Kurulan devlet ve devlet işleri sistem içerisinde, bir düzen içerisinde hayatiyetini devam ettiriyorken, bazı aklı evveller güya demokratik haklarını kullanarak eleştiri dozlarını artırmaktalar alabildiğince. Maksatları eleştiri de değil. Maksatları kendilerine ait kabul edemedikleri devletin şeklini, sistemini değiştirmek istemeleridir. Ancak, bunu erkekçe, açıkça söyleyememektedirler. Güya edebi yazılar içine zehirlerini sıkıştırmaktalar, okuyanlar dikkat kesilmezse açıktan anlaşılamamaktadır. Fakat, izi de okuyan beyinlerde kalmaktadır tabi. Bu günlerde ‘yandaş’ tesmiye edilmektedirler. Acısı da ‘İslam’cı olarak anılmaktadırlar.

Şu satırları okuyalım;

Bazı kavramların, kurumların artık geçerliği kalmadığını görmezden gelmek, acaba onlarla yüzleşmekten daha mı kolay görünüyor?

Vaktiyle bazı zorunlulukların bize dayattığı ve o günün şartlarının yürürlüğe soktuğu kurumların, kavramların bu gün geçerliği kalmadığını görmemize rağmen, hâlâ onların yükünü sırtımızda taşımaya bizi zorlayan etmen ne olabilir? Sakın onları fetiş ve dogma haline getirmiş olmayalım?

Eğer o fikirler (milliyetçilik, laiklik, devletçilik, ülkelerin sınırları vb.) fetiş ve dogma haline getirilmişse, artık biz onlara değil, fakat onlar bize tasarruf etmeye başlamış demektir. Biz o fikirlere değil, o fikirler bize hâkim olmuş ve o fikirler bizi yönetiyor demektir.

Bu ölü fikirleri, bu ölü ilişkileri, bu ölü sırıkları sulamanın şimdi tam zamanıdır. O fikirlerin karşıtlarını üretmek, verimlendirmek için...” (*)

Yazarını sonra verelim. Önce değerlendirmemiz.

Ne yapmak istiyor bu yazar? hangi taşı atarak kimi vurmak istiyor? devlet kelimesinden ne anlıyor. Bir düşman ülkeyi yıkmak, parçalamak,  ele geçirmek üzere uygulanabilecek projelerdir bunlar.

Vaktiyle “zorunluluklardan” dayatılan milliyetçilik, devletçilik, laiklik, ülkelerin sınırları gibi fetişler -putlar- artık, bugün yürürlüğü kalmamış, ortadan kaldırılması gerekiyormuş. Bunlar şimdi ölü fikirlermiş. Bu ölü fikirlerin karşıtların üretilmesi için çalışılmalıymış. Çalış bakalım. Nereye kadar başaracaksın ve son sekiz yıldır başardıklarınızı da üstüne ekleyelim. Nereye varacaksınız? Unutmamalı ve utanmalısınız. Doğrudan Atatürk’e saldıramayan bu zavallılar, onun kurduğu cumhuriyete, kurumları vasıtasıyla saldırmaktalar. Şuna bak, milliyetçilik, devletçilik, laiklik, devletin sınırlarına takmış kafasını. Çalışalım diyor, bunların yerine getirebileceğimiz ne varsa getirelim. Bu devleti yıkmanın ve istediğimiz düzeni kurmanın yegane yolu bu gibi görünüyor.

Yandaş diye buna diyorlar işte. Kafası çalışmıyor. Kaleminin ucuna ne gelirse, düşünceye vurmadan yazıp geçiyor. Bir de mahir ki sormayın. Edebi girizgâhla yazıyı okunur hale getiriyor. Zavallı. Devletçilik olmadan nasıl devlet kuracak, ülke sınırlarının olmadığı, her gelenin geçtiği, her geçenin gittiği, bırakınız yapsınlar felsefecileri. Milliyetçilik, doğrudur. Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasında asıl etmendir. Fakat yazarın söylemek istediği bu değil ki, bırakın Türk Milletini, Arap Milleti usulü üzerine göre yaşamak, sistemimizi ona göre kurmak olduğunu söyleyin, bakalım milliyetçilikten dem vuracak mı? maksat Türk olmasın da hangi millet olursa olsun. Türk’e düşmanlar. Bir türlü kendilerini Türk olarak göremiyorlar, Türkiye sınırları içinde doğmak, belki de kendine Türk diyen bir ana-babadan dünyaya gelmek bunlar için çok çok aşağılık ve utanılacak bir şey.

Haydi yüzleşelim bakalım. Devleti kaldıralım. Yerine neyi ikame edeceksin. Sınırları kaldıralım yerine nasıl bir sistem ikame edeceksin. Milliyetçiliği kaldıralım yerine ümmetçiliği ikame edebileceğini biliyorum. Laikliği kaldıralım yerine hümanizmayı mı getireceksin. Bunlara cevabımız var. Söylemeyiz ruhsatımız yok. Çok erken. Benim merakım sen ne söyleyeceksin.

Bindiğiniz demokrasi treni buraya kadar mıydı? Size göre demokrasinin sonu mu geldi? Değiştirmek için şimdi tam zamanının geldiğini söylediğiniz, devletin kuruluş ve işleyiş prensiplerinin neden bu kadar düşmanısınız? Niçin ahali içine fitne yayarsınız? Milliyetçiliği, laikliği, devletçiliği ve ülke sınırlarının -put- haline geldiğini söylerken, sakın kendi putlarınızın daha büyük olduğunu anlatmak istemiş olmayasınız. Olabilir. Kendinize tapınacak olarak yarattığınız putlarınızdan kurtulamadığınız için, başkalarının ideallerinin -put- laştırılmış olduğunu ileri sürüyorsunuz. Hastalıklı bunlar. Hasta bunlar. Yazık ki, tedavisi zor.

Kimse Türk’e devlet kurma dersi vermesin.

(*) Rasim Özdenören, 02 Ocak 2011 Yenişafak

3 yorum:

  1. Çok güzel, tarihe tanıklık eden, ışık tutan, özgün farklı bir penceren bakan bir yazı. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Selâm ile...
    Benzer insanların bilvesîle buluşmalarından doğal ne olabilir ki?
    İlginize ve katkılarınıza teşekkür ediyorum.
    Yüreğinize sağlık. Devlet ve deletlilik konusunda benzer düşündüğümüzü görerek tesellîm oldunuz, Allah râzı olsun.
    Daha sık yazışmak, görüşmek dileklerimle...
    Selâm, sevgi, dua...
    Mustafa ASLAN

    YanıtlaSil
  3. Türkiyenin asıl problemi, yazınızda belirttiğiniz bu insan tipi
    "Türk’e düşmanlar. Bir türlü kendilerini Türk olarak göremiyorlar, Türkiye sınırları içinde doğmak, belki de kendine Türk diyen bir ana-babadan dünyaya gelmek bunlar için çok çok aşağılık ve utanılacak bir şey."
    Kendini ister İslamcı, İster Liberal, İster Sosyalist nasıl tanımlarsa tanımlasın, Türk'e düşman, Türk olmaktan utanan, bu aydın tipi Türkiyenin başbelası..

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...