12 Aralık 2010 Pazar

Yumurtalı Protestolar

 “Öğrenci protestolarında patlama var.” (Gazeteler)

Bizim, lise çağımızda öğretilen dersler neredeyse ilk okullarda öğretilmeye başlandı. Her yeni doğan, ‘toplam aklın’ üstüne doğuyor.

Gençlerimiz, bizden çok ilerdeler. Onları anlayamıyoruz. İstedikleri bir şeyler yok. Sadece, görüşleri, gördükleri bizlerin gördüklerine benzemiyor. Leb demeden hocaları, leblebiyi anlıyorlar. Derin meseleler üzerinde kafa patlatıyorlar. Mantık süzgecinden geçirilen problemlerin çözümü üzerinde fikir üretiyorlar. Üretimleri, bizim düşüncelerimizle çelişiyor. Kabul edemiyoruz. Hata bizim. Onları anlamıyoruz.

Bazen de, söyledikleri söylemek istedikleri olmuyor. Anlatamıyorlar. Çünkü dinleyenleri, düzeltenleri yok.

Öğrenme (hazineleri) imkanları kısıtlı.  Epi-topu birkaç kitap, gazete yazısı, mizah dergisi, tamamı bu. Üniversite amfilerinde kendilerine söz hakkı tanınmıyor. Ne varsa ne yoksa hocanın anlattıkları. Sonra da imtihan safhası. Sık sık sınavlar, sadece dersten geçebilmek için, hocanın istediklerini öğrenme telaşı. Kütüphaneler zayıf, yeterli çağdaş ve güncel bilimsel eserlerin kitaplığa girdiği yok, yada yeterli değil.

Yeni kurulan üniversiteler zaten hepten donanım, hoca ve kitap fakiri. Tartışmaya hazırlanamıyorlar. Okullarda verilen sadece öğreticinin dersi. Gençlerin sorumlu oldukları sadece derslerde öğretilenler. Kendi başlarına yapabileceklerini göstermek istediklerinde biber gazı ile karşı çıkılıyorlar. Hiç bir şeye güçlerinin yetmediği, kafalarının çalışmadığı gibi bir inancımız var. Onların tek başlarına hiç bir sorunu başaramayacakları inancımız var. Onlara fırsat vermek bir yana, kendilerinin yarattıkları imkanlarının da önüne geçiyoruz. Onların, bizden daha ileride, onların bizden daha demokrat olduklarını bir türlü kabullenemiyoruz. Problem onlar değil.  Bizleriz.

Onları anlamak için hiç bir çabamız yok. Sadece bizlere muti olsunlar, sadece bizlerin söylediklerini yapsınlar ve sadece bizim gibi düşünsünler istiyoruz. Oysa, bizler; onlar gibi düşünmemiz, çağı onlar gibi anlamaya çalışmamız gerektiğini bir anlasak, sorunu belki de temelden çözeceğiz.

Bizim, doğduğumuz dünyanın üzerinden, Altmış “dünya yılı” geçti. Mantalitesine vukufiyet kuramadığımız, yeni bir asrı yaşıyoruz ve/maalesef asrı idrak edemiyoruz. Anlayamadığımız bu. Sorun bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...