22 Eylül 2010 Çarşamba

Muhafazakârlık Israrı Niye?

Özcan Yeniçeri, Yeniçağ Gazetesindeki 20 Eylül 2010 tarihli yazısına, “Mhp: Milliyetçi, demokrat ve Muhafazakârdır” başlığını vermiş, yazının içeriğinde fikirlerini yeterince serdetmiş ve sonucunda da muhafazakârlık konusunu vurgulayarak bitirmiştir.

Bu muhafazakârlık hamuru çok su kaldırır. Şimdi iktidarda esasları varken, sizin muhafazakârlıktan beklentiniz ne olabilir? yazının içeriğinden anlaşılıyor, MHP İslam dinin ve devlet ve milletle kaynaştığı bir fikir yapısına sahip miş. Şimdi efendim. İslam ve Muhafazakârlık nasıl bir araya geliyor? Kişi Müslüman olduktan sonra muhafazakârlık sona erer. Muhafazakârlık devam ediyorsa eğer, İslam’lığı şüpheli duruma düşer. Medeniyet –Medine ile- İslam’ın ilk kalesi olmuştur. Medeniyetin bulunduğu yerde muhafazakârlık olamaz. Durağanlık olamaz. İlim, Müslüman’ın yitiği ise bulduğu yerde alacaktır. İlmi aldığı andan itibaren ilerlemecilik, gelişimcilik, ilericilik, devrimcilik… başlamıştır. Tefekkür başlamıştır. Tefekkürün bulunduğu yerde muhafazakârlıktan bahsedilemez. İki günü denk olanların zararda olduğu iklimlerde muhafazakârlıktan konuşulamaz. Komşusu aç iken tok yatanların lanetlendiği medeniyet ufkunda muhafazakârlıktan eser bulunmaz, tok olanların daha çok çalışması temeldir.

AKP hazır muhafazakarken bırakın onlara muhafazakarlığı, siz kendinize İnançlarınıza, Dininize, Milletinize uygun gelişmeci, ilerici, radikal değişim sürecinin biteviye işlediği bir düzlem bulunuz. ‘Muhafazakârlık’la bir yere gidilemez. Esasen, tarihte olduğu gibi, bugün de, çatışmalar muhafazakârlarla – aydınlanmacılar, ilericiler arasında olmaktadır. Biz ikinci yolu seçmeliyiz. Bu yol ki, hüzün doludur, ızdıraplıdır, uykusuz geceler demektir, uzun yol yürüyüşleri demektir, her an “yeni”nin peşine düşmek, her anın “Şan”ından “lütuf”lanmak demektir. Lütfu ilahi’den nasiplenmek için, her an uyanık olmak demektir. Muhafazakârlıkta yoktur bunlar. Kalmışlardır bir yerlerde. Siz kalmayın, vazgeçin muhafazakâr olmaktan, aydınlığı, ileriyi seçin. Geçmişe takılıp kalmakla, koca bir imparatorluğun erimesine sebep olan kaba taassubun peşinde olmanın bir anlamı yoktur. Eldeki ile yetinmek, geri kalmaktır.

Tarihini bilip, tarihinden dersler çıkarmak ve buna göre ileriye yönelik projeksiyonlar hazırlamak başka bir şeydir. Tarihine, geçmişine, vatanına, ailesine, komşusuna sahip çıkmak, korumacı olmak, Türk insanının doğasında olan ailenin korunması, konu-komşunun yardımına koşulması ve bu özelliklerinin korunarak daha da ileriye götürülmesi muhafazakârlık değil, bilakis ilericiliğin milli göstergesidir. Geçmişimiz ve tarihimizde ailenin bir arada dayanışma içerisinde yaşaması, bu gün bir millet olarak ayakta dimdik kalmamızı sağlamıştır. Bu hususiyetten asla vazgeçilemez, bilakis desteklenmelidir. Çocuklarımıza, “milli” eğitim küçüklüklerinden itibaren seçkinci davranılarak, bulunacak ders ve hocalar vasıtasıyla verilebilir. Çocuklarımızı esarete itmeden, geleceklerini ve beynini ipotek altına almadan (olmak kaydıyla), bunun bir sakıncası yoktur. Tam da ilerlemeciliğin gerektirdiği bir özelliktir ki, milletimizde bu vardır zaten. Sevinçleri ve hüzünleri benzer yaşayan, zevkleri aynileşmiş toplumlarda huzur daimidir. Farklılıklar bu noktada güzelliklerdir. Güzelliği de birlikte yaşayarak başarabiliriz. Ama, asla muhafazakâr olarak değil.

1. Değişim ve gelişmeye TÜRK kadar meyyal bir millet daha yoktur. Yüzyıllar boyu imparatorluk yönetimi ile giden bu millet çok kısa bir sürede, üstelik yıkıcı – bitirici savaşların sonrasında, çok kısa bir sürede Cumhuriyetini kurmuş ve sımsıkı sarılmıştır. Ufak tefek cılız aleyhte sesler çıkmışsa da bunun önemi yoktur. Cumhuriyetin kuruluşu ve öncesinde yapılan radikal devrimlerin milletçe kabul edilmesi, büyük çoğunlukla sahiplenilmesi, dikkate alınırsa bu değişimi gösteren ve uyum sağlayan millette muhafazakârlıktan nasıl bahsedilebilir?

2. Bu gün dünyanın her yanında milyonlarca Türk yaşamaktadır. Özellikle 1960 yılından itibaren hızlı bir göç ‘programı’ başlamış ve halen devam etmektedir. Bütün kıtalara yayılmış Türkler gittikleri ülkelerde adam gibi yaşamışlar ve onların kültürleri ile kendi kültürlerini kaynaştırarak, önemli mevki ve makamları işgal eder olmuşlardır. Ayrıca, on binlerce işyeri açarak, yanlarında yüz binlerce kişi çalıştırmaya başlamışlardır. Genlerinde göç -hicret- olgusu bulunan bu millette muhafazakârlık bulamazsınız. Yola çıkan kişi ne ile karşılaşacağını bilemez, bu nedenle ön yargılarını bir kenara bırakmak zorundadır.

3. Hocalarına, ilim adamlarına, düşünürlerine, aksakallılarına, büyüklerine Türk kadar saygılı, onların sözünden çıkmamaya çalışan bir millet daha yoktur. Saydığımız sıfatlardaki akil insanlara yönünü çeviren bu millette muhafazakârlık olsa olsa sözdedir. Bu saydığımız büyük insanlarda tutuculuk zaten olamaz.

Milletinin özünde bulunmayan uyduruk “muhafazakârlığa”, milliyetçi olduğunu bildiğimiz bir parti niye sahip çıkar ki?

TÜRK, kışlık yiyeceği için domates, salatalık, biberleri muhafaza eder, ancak “turşu” yaparak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...