20 Eylül 2010 Pazartesi

Bülent Bey, ‘Dönmeyenler’den miş!

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, siyaset meydanlarında oy avcılığı yaparken "Mevlevi, ’bizim zikrimiz çok güzel, Allah deriz döneriz, döneriz Allah deriz’ demiş. Nakşi de ’Çok güzel de biz böyle yapmayız. Biz bir defa Allah deriz, bir defa dönmeyiz’ demiş. İkisi de aslında Allah’a zikrediyor da biri dönmeden zikrediyor biri dönüp zikrediyor. Çok şükür biz de dönmeyenlerdeniz. Bir defa bu yola çıktık, çok şükür başımız hiç öne eğilmedi. Ne zulümler, ne haksızlıklar gördük. Postmodern darbeler, muhtıralar, 28 Şubatlar çıktı, eğilmedik" (Radikal, 7 Eylül 2010)

Cehaletini, cesurca anlatıyor. Özellikle siyasiler bilmedikleri konularda konuşmayı, bilmedikleri, bilemedikleri anlamadıkları konularda ahkam kesmeyi, halk kitlelerine, onların hoşuna gitsin, oylarını versinler diye nasıl da anlatıyorlar. Bilmiyorsun. Bari sus. Ya da, siyaset konuş, anayasa konuş, devlet yönetimini konuş, mesleğin olan hukuk konuş… hayır illa ki, manevi manalar yüklü bir konuyu taşıyacak meydana, oy avlayacak. Halkın-kitlelerin bilgisizliğinden, masumiyetinden istifade ile. “çok şükür bizde dönmeyenlerdeniz. Bir defa bu yola çıktık, çok şükür başımız öne eğilmedi. Ne zulümler, ne haksızlıklar gördük. Postmodern darbeler, muhtıralar, 28 Şubatlar çıktı, eğilmedik.” İyi yapmışsınız sayın Arınç, eğilmemekle, iyi yapmışsınız. Aferin size. Peki ama, bir önceki anlattığınız hikaye ile ne ilgisi var bu cümlenin? Mevlevi’yi Nakşi’yi bir hikayede anlatıyorsun. Arkasına siyaseti bağlıyorsun. Olacak iş mi bu? Seni dinleyenler, halk nasıl anlayacak? Hiç düşünüyor musunuz? Halk, senin anlattığının içinde sadece Mevlevi ve Nakşi kelimelerini, çok şükür kelimesini anlar. O kadar. Bu kelimeler de size oy kazandırır değil mi? biliyorsunuz canım. Bilmediğiniz bir şey var sadece. O da anlattığınız hikayenin ne anlama kullanıldığı erbabınca.

“Dönmeyenlerdeniz” demekle ne anlatıyor Arınç Bey acaba?

Hazineden bir bölüm, yerlere saçılabilir mi? cebindeki parayı etrafa atabilir misin? Çocukların eline altın verebilir misin? oynasın diye. Yarın birisi çocuğun elindekini değersiz bir şeker karşılında alır değil mi? hazineyi ortaya saçma. Bilmiyorsun sus. Hatta bilmediğini de bilmiyorsun. Dücane Cündioğlu’nun deyişiyle “bilmediğini bilmeyene ne öğretebilirsin?. Hiç.” Siyaset meydanlarında siyaset, ekonomi, hukuk anlatılır. Sosyolojik veriler tartışılır. Maneviyat değil.

Konu açılmışken, Bülen Arınç beye dönmesini tavsiye edebiliriz. “Dön” ki, belki “Halk”a hizmet etme fırsatı düşer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...