15 Ağustos 2010 Pazar

Memur Kemal

Bir hakaret, bir aşağılama cümlesi olarak ‘Memur Kemal’ hitabı kullanılmış olmakla, esasen içindeki aşağılık duygusunun dışa vuruluşudur.

Türkiye’de binlerce konuda sınavlar yapılır. Müfettişlik, Hesap Uzmanlığı.. gibi mesleklere girişte de ciddi sınavlar sonucunda seçilirler adaylar. Hiç bir sınav, bu mesleklere girerken yapılan sınavlara benzemez. Hiçbir torpil, adamım, kayırma söz konusu olamaz. Devlet kurumları içinde dejenere olmayan, yozlaşmamış nadir kurumlardandır Teftiş Kurulları. Çok ağır sınavlar sonucunda seçilir adaylar. Okulda gördükleri derslere ilave konular da vardır yazılı sınavlar arasında. Üniversiteyi bitirene kadar ki çalıştığının belki on misli fazlasını çalışacaksın ki sınav kazanasın. Aksi mümkün değildir. Sınav kazanılıp işe başlanıldıktan sonra da üç yıl boyunca Müfettiş Yardımcılığı kadrosunda çalışılır ki, bütün adımları, bütün çalışmaları yakinen takip edilir, üçüncü yılın sonunda yeniden ağır bir imtihan beklemektedir. Daha önce de bazı siyasilerden ‘adı lazım değil’ duymuştum, utanmadan “ben hiç atanmadım, hep seçildim” gibi lafları etmişlerdir. Unutulmamalıdır ki atanmadan önce sınav kazanmak gerekiyor. Sınavı kazandın da mı atanmadın. O sınavları kazanmaya ‘er’ olmak gerek. Yoksa aileden, atadan, amcadan, dayıdan, aşiretten gelen güçle seçimlere girmek ve kazanmak ve bu güçle pervasızca, nereye gittiğini bilmeden konuşmak hiçte ahlaki değildir.

‘Memur Kemal’ ve ‘hiç atanmadım’ hitaplarında bu mesleklere girememenin ağır ezikliği yatmaktadır. İktisat, işletme, Muhasebe, Maliye gibi konularda bir üniversite bitirip de, gözünde ‘Müfettişlik’ olmayan kimse yoktur. Yoktur ama, sınavlar nasıl kazanılacaktır. Torpil de mümkün olmadığına göre!

Hayatlarındaki tüm münasebetlerde, yaptıkları her işte torpil kullanmışlar, geldikleri her yerde birilerinin iteklemesi ile güya başarılı olmuşlardır. Kendi başlarına yaptıkları hiç bir başarı yoktur. Cemaatları vasıtasıyla, bir abi bulunur, abinin isteği, onayı, önermesi doğrultusunda makamlar verilir. Nasıl oldu da bir kısım öğretim üyelerinin yanında yetişen öğrencilerin tamamı bunlardan yana oldu? taa o günlerden itibaren özenle ve dikkatle kendi yandaşlarını yanlarına yardımcı, asistan, araştırma görevlisi olarak aldılar. Yurt dışına gönderildiler, burslar verildi, mezuniyetleri sonrası, kendilerinden olmayan, sıradan fakat ehliyetli insanların bulamayacağı işlere yerleştirildiler, sınavsız, elemesiz. sadece Devletin Müfettişlik kurullarına giremediler. Çünkü orada torpil, adam kayırma asla yapılmadı. Sınav kazanamadılar giremediler. Eziklikleri bundandır.

Bu insanların isimlerinin önünde Profesör, Doçent gibi ünvanları bulunanları inceleyiniz. Ünvanlarına yakışıp yakışmadıklarını kendiniz bulunuz. Bedava verilmiş, geçmişinde emek, çalışma, dirsek çürütme bulunmayan, kolayca ulaşılan makamlardır bunlar. Bu makamların ardında bir başka beynin, bir başka cevherin göz yaşları, onların bedduaları vardır. Bunlardan bir şey çıkmaz. Göz yaşının ardından yeşerme olmaz. Hep birilerinin sırtına basılarak gelinen yerlerde yuva kurulamaz. Görülecektir. Yaşanılacaktır. İşte açılımın sorumlusu Profesör. Ne kadar başarılı? eline yüzüne bulaştırdı açılımı, pot kırıyor. Konuşmaları hatalı, yapılması gerekenleri anlatamıyor. İşte Dörtyol talimatı. Ne devlet adamına yakışan bir konuşma nede üniversiteli bir ünvanlı kişiye. Tüm makamlarına torpille, ağabeylerinin tavsiyesi ve iteklemesi ile geldiği nasıl da anlaşılıyor. İnceleyin. Hayatında pek bir başarı bulamayacaksınız. Bolca ve zahmetsizce verilen makamlar haricinde.

‘Memur Kemal’ hitabıyla aşağılanan memurlar vasıtasıyla bu devlet yürümektedir. Onlar tasfiye edilemez. Onların tasfiyesi mümkün değildir. Onlarla senin anlaşman da mümkün değildir. Bakanlıklara, Genel Müdürlüklere, KİTlere nice yöneticiler geldi gittiler. Müfettişlere asla Kanunların, Yönetmeliklerin dışında hiç bir iş yaptıramadılar. Tüm inceleme, araştırma ve soruşturmaları Yasalara uygun, yönetmeliklere uygun verilen talimatlara göredir.

Doğrusu, yüksek makamlara gelen yöneticilerin arkalarına Teftiş Kurullarını almalarıdır. Onlarla kavga etmenin devlete kazandıracağı hiç bir şey yoktur. -Memur- aşağılaması memuru yaralamış olsa da, devletine küsmeyen, verilen emirleri bihakkın yerine getirmeye çalışan memurların gönüllerinin alınması yeniden barış havasını doğuracaktır.

Müfettiş olamadınsa da Bakan, Başkan, Genel Müdür, Başbakan oldunuz. Devlet yönetiminde kin olmaz, kıskançlık ve intikam duygusuna yer yoktur. Unutun ve “adam” gibi devletinizi tüm gücünüzle yapabileceğinizin en iyisiyle yönetin. Sizlerden beklenen budur.

2 yorum:

  1. Demokrasi Penceresinden :

    politikacida karizma ve liderlik vasiflari gerekirken bunlar memurlarda pek aranmaz, "memur Kemal" bu anlamda soylenmistir. "memurlar sinavla, politikacilar torpille gelirler" genellemesi yanlistir, politikacinin sinavi seçimdir ve demokrasilerde ulkeyi burokrasi degil halk tarafindan seçilenler yonetir

    YanıtlaSil
  2. Gülce Bahar :

    Yazılarınız ve tespitleriniz Cemil Meriç deyimiyle "şişeye konulup denize salınmış mektuplar..." Hak ettiği değeri görecektir inşallah...

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...